Başbuğ isyan etti
Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmay Karargahı`nda “İletişim Toplantısı” yaptı. Başbuğ, Ergenekon soruşturmasında ele geçirilen silahların TSK envanterinden olmadığını açıkladı. Toplantıda zaman zaman gerilim yükseldi. Başbuğ bazı gazetecilerle Ergenekon konusunda polemiğe girdi. Toplantıya Damgasını vuran diğer önemli olay ise Bedelli askerlik konusu oldu. Başbuğ kesin bir dille bedelli askerliğin gündeme gelmeyeceğinin altını çizdi. Başbuğ son olarak Türkiye`nin hep bir şey istenen bir ülke olarak gösterilmesinden duyduğu rahatsızlığı vurguladı: Yeter artık...İşte Başbuğ`un açıklamaları... GENELKURMAY`DAKİ "İLETİŞİM TOPLANTISI"NDAN KARELER İŞTE POYRAZKÖY`DE ELE GEÇİRİLEN CEPHANELİK SORU: Afganistan ve Ermenistan. Ermenistan sınırları açılması konusunda ne diyorsunuz? Afganistan’a el ilave tedbirler konusunda ne diyeceksiniz? SORU: AB`den hiç konuşmadık Başbuğ: Ben 14 Nisan’da Afganistan`dan, Irak’tan konuştum mu? Zaman kısıtlı ve belli konularda konuşmak gerekiyor. TSK olarak 4-5 ayda bir fikir değiştirdiğimizi düşünmüyorsunuz herhalde. TSK için AB’ye tam üyelik Atatürk’ün amaçladığı çağdaş uygarlık düzeyine çıkma konusunda önemli bir araçtır. AB’den Türkiye’ye diğer devletlere olduğu gibi eşit davranılmasını istiyoruz. "OBAMA`NIN GÜVENLİK DANIŞMANI İLE GÖRÜŞTÜM YAKALAYAMADINIZ" ABD`Lİ GENELKURMAY BAŞKANINI ATLADINIZ ABD Genelkurmay Başkanı ile de görüştüm. Herhalde basında çıkan her şeyi herkes okumuyor. Obama Türkiye’ye geldiği gün Pazar günü Obama’nın Milli Güvenlik Danışmanı ile de görüştüm. Onu da hiçbiriniz yakalayamadı. Ben bunu soracağınızı bekliyordum. "YETER ARTIK!" Türkiye’ye geldiği zaman Türkiye’den illa bir şey ister diye düşünülüyor. Yeter artık. Türkiye sadece bir şey istenmek için gelinen bir ülke değildir. Türkiye olayları nasıl değerlendiriyor, ne gibi bir katkılarda bulunabilir, bunların arandığı bir ülke. Benim görüştüğüm iki tane önemli ABD’li yetkili bizden ne Afganistanla ne de Irak’la ilgili hiçbir isteği olmadı. Sayın ABD Genelkurmay Başkanı, bölgesel ziyaretten sonra Türkiye’ye geldi. 4 saat beraber olduk. Bu sürede elbette gezide bulunduğu Pakistan, Afganistan, Irak’taki gelişmelerle ilgili fikir alışverişinde bulunduk. Basında yeteri kadar yer almıyor. Pakistan’da çok ciddi gelişmeler var. Bizde bütün ilgili ülkeler de Pakistan`daki gelişmelerden endişe duyuyrouz. Keşke bu kardeş ülkedeki sorunlar çözüme kavuşsa. BEDELLİ ASKERLİK AÇIKLAMASI "ŞEHİT VERİRKEN BEDELLİ ASKERLİK ÇIKMAZ" Murat Çelik: Obama’nın ziyaretinde TBMM’de locadaki yerinizi almanız farklı yorumlara neden oldu. Bu konuda bilinen bir tavrınız var. Bedelli askerlikle ilgili ne söylersiniz? Başbuğ: Biz TSK olarak ne TBMM’yi ne de Meclis’teki partileri protesto etme durumumuz olmaz. Ancak Meclis içind eyer alana bir grup siyasi parti olarak gözüküyor. Bu siyasi parti terör örgütü ile olan ilişkisini ve bakışını açıklığa kavuşturmadan onalrla aynı ortamda olmamız söz konusu değil. Ben bu sabah 9 şehit veren bir kurumun komutanıyım. Her şey ifade edilince olay daha karmaşık hale geliyor. Terör örgütü ile arasına mesafe koyamayan bir grupla aynı yerde bulunmayaya özen göstermemizi bütün Türk halkının anlayışla karşılayacağını düşünüyorum. İşte bu parti terör örgütü ile hala mesafe koyamıyor. Bu terör örgütü bu sabah 9 tane personelimizin canını aldı. Bedelli askerlik konusu 1111 sayılı askerlik kanununun 10. maddesinde açıkça yer alır. Bedelli askerlik uygulaması fazla yükümlülük olması halinde uygulanır. Ben diyeceğim ki TSK olarak benim bu yıl şu kadar perseonele ihtiyacım var. O sene askere müracaat eden perseonel sayısı bizim ihtiyacımızdan fazlaysa uygulanır. 2008’den beri TSK’nına asker ihtiyaçlarını karşılama yüzdesi düşüyor. İhtiyacımın yüzde 66’sını karşılayabilmişim. Mevcutlar düşüyor. 2009’da bu oranın yüzde 64’e düşeceğini tahmin ediyoruz.Bu durumda bedelli askerlik uygulamasını düşünmemiz söz konusu değil. Önümüzdeki perspektif de bunun uygulanma olasılığını olmadığını gösteriyor. Türkiye terörle mücadele ediyor. Bedelli askerliğe kimse evet diyemez terörle mücadele devam ettiği sürece. Benim 9 vatan evladım şehit oluyor. Öbür tarafta başka bir genç para verip kısa askerlik yapıyor. Biz bunu kimseye izah edemeyiz. O BOMBALARI SAT KOMANDOLARI KULLANMIYOR Uğur Dündar: Savunma el bombalarından söz ettiniz. Poyrazköy`deki kazıalrda bulunan el bombalarının kafile numaralarını taşıyan benzeri mühimmat Emniyet’e verilmiş olabilir mi? B "LAV SİLAHLARI SAT`LARA AİT DEĞİL" aşbuğ: Daha ilk raporlar gelmedi. Size bir şey söylemeyeceğim. Bu konuyu inceleyip söyleyelim. Dolu bulunan lav var orda. O lavların bir tanesinde bir stok numarası olan SAT komandolarının envanterinde yok. MKE tarafından üretilen lav silahları sadece Türkiye içinde üretilmiyor. Yabancı ülkelere de satılıyor. Her lavın üzerine stok numarasını vurduğumuz zaman bu sorun ortadan kalkacak. SORU: Eski Genelkurmay Başkanı Özkök tanıklık yaptı geçen hafta. Genel olarak yaklaşımınız nedir bu davaya? Sizin kanaatiniz nedir? Başbuğ: İsim zikrediyorsunuz. Bu yanlış. Dava ile ilgili özel isim olmadığı yönünde mahkemenin kararı var. Bu davanıjn özel isimle anılmayacağı yönünde mahkeme kararı var. Hukuk devletiyiz, saygı göstereceğiz. İşimize gelince evet, işimize gelmeyince hayır. TSK olarak demokratik rejime bağlıyız ve saygılıyız. Bunda da kimsenin en ufak tereddütte olmaması lazım. Gerçekten bugün her ülke için anaysal düzen ve hukuk düzeni çok önemli. Biz yargıya ve hukuk sürecine dikkatle hareket etmeye azami ölçüde dikkat ediyoruz. Biz her zaman hukuka her zaman güvenilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Ben bu konuda devam etmekte olan yargı süreçleriyle ilgili bunları söyleyince benim bu konuda yorum yapmamı beklemezsiniz. Burada sizlerle paylaşacağım düşünceler TSK’yı kurum olarak ilgilendiren konular. Biz mahkeme kesin karar verinceye kadar herkes suçsuzdur. Bu uluslararası bir hukuk kuralıdır. Bu yürütülen soruşturma kapsamında masumiyet ilkesine uyuluyor mu? Ben soruyorum cevap da vermeyeceğim. SADECE GİZLİ TANIKLAR VE İTİRAFÇILARIN İFADESİ VAR "HER SABAH BİR KİŞİNİN SES KAYDI YAYINLANIYOR" Medya bu konuda sağlıklı hareket etse bu konuda sorun olmaz. Medya olarak lütfen siz de kendinizi sorgulayın. Soruşturmanın gizliliği ilkesi Türkiye’de gerçekten var mı yok mu? En önemli olan noktadan bir tanesi bu soruşturmaların veya yargılamaların yapılırken kurumların saygınlığına da zarar verilmemesi lazım. Mecbur kaldım örnek vereceğim. Poyrazköy’de bulunan mühimmat ve silahlar bir TV’de kaç dakika gösterildi? 50 dakika. Sürekli gösterildi. Gösterilen bant herhalde 6-7 dakika. Haberi 10 sefer geçiyorsunuz. Orada bulunduğu için bir SAT ilişkisi kuruluyor, iki bir kişiyla bağlandırılıyro. Bu haberdir. Kamuoyuna verilmelidir. 50 dakika verilmesinin amacı nedir? 50 dakika bu kazıların gösterilmesi defalarca gerçekten bir habercilik midir? Yoksa acaba kamuoyuna korku ve karamsarlık vermek midir? Medyanın da haber verme ile verilen haberle karamsarlık yaratıyor muyuz? Bu sorgulanmalı. Bir itirafçı çıkıyor. Bir gazete bu itirafçının konuşmalarını 5 gün yayınlıyor. Bu bir haberdir. Bir yerde kurumsal bağ ilişkisi kurulmaya çalışıyor. Bu elbette bizi rahatsız ediyor. Haber elbette verilecektir. Ama elbette bu haberin süresi ve kamuoyu üzerinde yaratacağı etki de düşünülmeli. Türkiye her sabah kalktığınızda acaba kimin ses bandıyla karşılaşacağınız bir ortama geldi. Bunlar legal yollarla mı oluyor? Hayır. Peki o sesler kayıtları doğru mu? Değil. İddianamelere bakıyoruz. İddianamede yer alan "GİZLİ TANIK KİMDİR NE KADAR GÜVENİLİR" öyle konular var ki. İkinci iddianamede 1993’de Bingöl’de meydana gelen olayla ilgili bir gizli tanığın ifadesi var. Gizli tanık kimdir, ne kadar güvenilir?. Buna ne kadar güvenilir? Olay var ama suçlanan kişilerle organik bağı yok. O zaman neden koydunuz? Ortada delil de yok. Madem bir şey koydunuz iddianameye ismi geçen kişi ve olaylarla bir ilişkisi olsun ki bir anlam ifade etsin. Tabi bir de iddianamalere bakınca bazı olayların gizli tanık ve itirafçılara dayandığını görüyorsunuz. Tüm yan dosyaları incelemedik ama sadece itirafçı ve gizli tanıklara dayanması olayların insanı bir noktada düşünmeye zorluyor. Yargı süreci devam ediyor. Yargı sürecine saygılıyız. DARBE GÜNLÜKLERİ AÇIKLAMASI Medyada çıkan günlükler konusu ile ilgili olarak 12 Nisan 2007’de Büyükanıt’a bu soru soruldu. Büyükanıt’ın verdiği cevabı hatırlatmak isterim: Genelkurmay Başkanlığı’nın elinde bu konu ile ilgili hiçbir belge yoktur. Bunu açıkça ifade ediyorum. Ben de 29 Nisan’da bunu aynen ifade ediyorum. "DARBE GÜNLÜKLERİYLE İLGİLİ ELİMİZDE BELGE YOK" SORU: Günlükler yok mu yoksa günlüklerde yer alan iddialarla ilgili mi yok diyorsunuz? Başbuğ: Resmi bir şey kavramında herhangi bir belge bizde mevcut değil. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ikinci iddianamede bu konuyu tefrik etti. O süreci bekleyeceğiz. Özden Örnek de bu günlüklerin kendisine ait olmadığını ifade ediyor. Bu ifadelerin büyük bir kısmı bu sürecin kamuoyuna yansımasıyla ilgili tespitlerimizi ifade ettim. Bunlar yeni de dğeil. Daha önce de ifade ettim. Konuyla ilgili düşüncelerimizi gerekli yerlerde ilgililerle de paylaşıyoruz. PKK bağlantısında ise bağ konusu gizli tanık ve itirafçıklara dayanılarak verilen ifadeler doğrultusunda. Benim yorum yapmam da zor. 1993’te meydana gelen bir iç güvenlik olayını silahlı örgüt olarak vasıflandırıyorsunuz. Yıl 1993. Bingöl’de 33 erin şehitedilmesiyle ilgili. Bunu yapan iki tane küçük kişi. Bu olayla nasıl bağlarsınız. Ben anlamakta şahsen zorluk çekiyorum. "ARAMALARA ASKER İZİN VEREMEZ" "ARAMAYA SAVCI KARAR VERİR ASKER EŞLİK EDER" Kamuoyunda çok yanlış yansıtılan bir konu. Bu süreçle ilgili olarak deniliyor ki soruşturma sürecine Gen. Başkanlığı İzin veriyor, destek veriyor. Hukuk devletinde herhangi bir kurumun yürütülmekte olan bir yargı sürecine destek vermesi ya da vermemesi gibi bir şeyin düşünülmesi kadar ayıp bir şey yoktur. Önemli olan bı sürecin yasalar çerçevesinde yürütülüp yürütülmemesi. Özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin yetki ve görevlerini iyi anlamalısınız. Bunların yetkilerini iyi anlamak lazım. Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 11. madde 5. fıkrasında askeri mahallerde nasıl arama yapılacağı belli. Cumhuriyet savcılarının istem ve katılımıyla askeri makamlar tarafından yerine getirilir. Bu arama askerin müsaadesi ile yapıldı. Hayır efendim böyle bir şey yok. Madde çok açık. Bu bazen bu aramaya asker müsaade etti diye yorumlanıyor. Savcılık merkez komutanlığına bilgi verir. Merkez Komutanlığı’na gelinir ve arama neyse yapılır. "GATA`YA YAPILAN SUÇLAMALAR AHLAKSIZLIK" "GATA`DA HER ŞEY HUKUKA UYGUN" Sormadınız ama açıklayacağım. GATA ile ilgili yazılan çizilen konuşmalar. Tutuklu statüsünde olan muvazzaf veya emekli askerlerin askeri hastanelere sevki mevcut mezuat çerçevesinde ve Adalet Bakanlığı’nın dahilinde yapılır. Bizim hiçbir dahlimiz yoktur. Adalet Bakanı bu konuyla ilgili açıklama da yaptı.Sanki sevkleri biz yapıyoruz gibi gösteriliyor. Bu yalan ve iftira. GATA Haydarpaşa’ya yapılan sevkler İstanbul Tabip Odası tarafından incelendi ve rapor da yayınlandı. Sevk ve Hekimlik konusunda sorun yoktur dendi. Siz kalkıp sistemli bir şekilde bu kişiler hasta değil, bilerek sevkedildi derseniz. Bu sevkler Bakanlık dahilinde oluyor. Tedaviler asılsız derseniz ne biliyorsunuz denir. Bazı tutukluların nakli asker tarafından yapıldı. Tutukluluktan serbest kalan bir kişi söyleyin. GATA Haydarpaşa’da yapılan her şey hukuk ve kanun neyse ona göre yapılmaktadır. Bu konuyu böyle yalanalrla gündeme getirmek ahlaksızlıktır. "DAĞDAN İNMEYE YARARI OLUR" SORU: Yer yer genel affa varan talep ve değerlendirmeler yapıldı. Türkiye halkı kavramına Kürt halkı kavramını nereye koyuyorsunuz? Başbuğ: Dedik ki dağ kadrosunun örgütten ayrılmasını sağlayacak şekilde mevcut yasal düzenlemelerin daha iyti şekilde uygulanabilemsini sağlamak için bazı değişiklikler yapılmalıdır. İfadem bu Harp Akademilerinde yaptığım konuşmada. TCK’nın 221. maddesinin 2 fıkrası örgüte karşı alınacak önlemler açısından önemli. CMK’nın 171. maddesinin daha etkin olarak uygulayabilirsek ki uygulanır özellikle dağdan çözülmelerde daha etkili sonuçlar alınabileceğini düşünüyoruz. SORU: Kıbrıs’a kadar yayılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Başbuğ: Onu da Kıbrıslı yetkililer değerlendirsin ÖZKÖK BİZDEN YARDIM ALDI SORU: Emekli generallerde TSK mensubu olduğu için Özkök’ün ifadesinin alınacağı bilgisi var mıydı? "ÖZKÖK BENİM DE KOMUTANIM" Başbuğ: İkinci iddianameyi incelediyseniz ikinci iddianamede bu söz konusu konunun tefrik edildiğini görüyoruz. Savcı bunu ayırdım, ikinci iddianame içine almadım diyor. Ancak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı emekli Org. Özkök`ün tanık olarak ifadesine başvurmaya ihtiyaç duyduğunu gösteriyor. Başsavcılığın bu konu ile ilgili soruşturmaya devam etmeye niyetinin olduğunu gösteriyor. Özkök benim de komutanım. Kendisinin bizden hukuki olarak Adli müşavirliğimizden bilgi talep ettiler. Hukuk bazında danışmanlık görevimizi yerine getirdik. "FIŞKIRMAK DEMEK DOĞRU MU?" SORU: Af kavramı da tartışıldı. Türkiye halkı kavramı içinde Kürt halkı kavramını nereye oturtuyorsunuz? Mehmet Ali Birand: Genelkurmay Özden Örnek konusunda hiçbir şey yapmadı, bir inceleme yapıldı mı? Emekli komutanların yaptıkları iddialar var, konuşmalar var. Suçlu bulundukları takdirde bu faaliyetler TSK’yı ne kadar rahatsız ediyor? Her yerden silah fışkırıyor. Başbuğ: Siz medyanın en duayen ismisiniz. Fışkırma demek doğru mu? Birand: Peki sözümü geri aldım. Başbuğ: Bahçelievler’de 3 tane G-3 mermisi bulunuyor. Hemen son dakika diye TV’lerde geçiyor. Ya yapmayın. Birand: Başka ülkelerde bulunmuyor. Başbuğ: Ne biliyorsun… "ERGENEKON DEMEYİN" " DAVALARA ÖZEL İSİM VERMEYİN" Altaylı: Birilerinin TSK’yı darbe yapmaya yönlendirdiği. Ben biri darbe yapacaksa ordunun içinde olması gerektiğini düşünüyorum. Genelkurmay Askeri Savcılığı’nda darbe yapma girişimi olduğuna dair bir soruşturma yaptırdınız mı? Bu konuda ordu içinde ayrı bir soruşturma var mı? İsmail Küçükkaya: Bir taraftan TSK’nın olayla iddia bağlamında kurulan iddialar için kendi içinzide soruşturma yürüttüğünüzü söylediniz. Endişelerinizi oralarda taşıdınız mı? Mesela Gül’le görüşüyor musunuz? Başbuğ: Beni 13. Ceza Mahkemesi yerine de koymayın. Dava devam ediyor Erdoğan Aktaş: Terör örgütünün Ergenekon terör örgütünü kurdurduğuna dair bir iddia var. Başbuğ: Yine Ergenekon dediniz Aktaş: Orada Ergenekon Terör Örgütü olarak değerlendirmeyin deniyor. Başbuğ: Davalara özel isim verilmez. Aktaş: Başsavcılığın yürüttüğü suçlarla cezaevine konan yapının PKK tarafından kurdurulduğuna dair iddialar var. SORU: Biz haberleri yaparken insan olarak da etkileniyoruz. Kendi kişisel görüşlerimiz de oluşuyor. Ciddi bir endişe de ortaya çıkıyor. Bu silahlarla da darbe mi yapılır canım diyenler var. Bu silahlarla Türkiye’de ciddi bir kaos yaratılır diyenler de var. Bu silahlar Türkiye’yi kaos ortamına sürükleyecek kadar ciddi mi? Başbuğ: Burada bu kelimelerin tartışılması bile bizi rahatsız ediyor. TSK olarak demokrasiye bağlıyız. TSK’nın bünyesinde mevcut rejime aykırı faaliyette bulunan kimse bulunamaz ve barınamaz. Biz hukuk devletine bağlı ve saygılıyız. TSK bünyesinde farklı düşüncede olan kimse barınamaz. Buna müsaade etmeyiz. Böyle bir durum söz konusu değil. Bu konulara ilişkin olarak TSK bünyesinde böyle bir araştırma ihtiyacı da yoktur. "BEDELLİ ASKERLİK YOK" Murat Çelik: Bedelli askerlikle ilgili kamuoyu sizden bir açıklama bekliyor "ASKERLİK TEP TİP OLACAK" Başbuğ: Bedelli askerlik uygulaması yok. Yükümlü sayısı ihtiyacın çok altında. Her gün şehit verilen ülkede bedelli askerliği halkımıza anlatamayız. Normal askerlik sistemimiz var 15 ay. Kısa dönem eğitimimiz var. Üniversite mezunu ve ihtiyaç fazlası varsa kısa dönem olacak. Bir de bedelli uygulaması kanunen var. Biz bu sistemleri ele alıp daha sağlıklı, daha adil bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Bunları daha bir tek tipe indirebilir miyiz konusu üzerinde duruyoruz. Bedellinin önümüzdeki dönemde gündemimizde olma ihtimali yoktur. CEMAATLER KONUSU Murat Yetkin: 171. maddenin yeniden yazılması dışında önlemler var mı? 14 Nisan’da cemaat konusuna özel olarak vurgu yapmıştınız. Başbuğ: Bu kapsamda da neler yapılabileceği üzerinde çalışıyoruz. Teslim olan teröristlere yönelik olarak topluma kazandırma merkezleri kurulmalı. Bunlar önemli konular. MGK’da da bunu görüştük, görüşeceğiz. Cemaat konusuyla ilgili Harp Akademileri’nde yaptığım konuşmaya ilave edecek bir şeyim yok. Biz bu konularda yetkili sosyolog ve siyaset bilimcileriyle görüşüp ortaya çıkarmanın yararlı olacağını düşünüyoruz. "AKREDİTASYON BİR KOZ DEĞİL" Akreditasyon konusunda değişiklik olabilir. Akreditasyon konusunu sanki koz olarak kullanıyormuşuz gibi düşünülmesin. Böyle bir şey kesinlikle yok. Keşke genişletebilsek. "GEREKTİĞİNDE TERÖRİSTİ BİLE HELİKOPTERLE TAŞIYORUZ" Kahramanmaraştaki CHA muhabiri ile ilgili olarak şunu söyleyeyim. 30 Mart’ta DHA muhabirini ilgili komutan arşiv çekimini yapmak için bölgeye götürmüş. Sonra da aşağıya götürüyor. Aynı gün saat 15 civarında bir helikopter malzeme yüklüyor, artık dönülecek. Yanlarında fotoğraf makinesi ve kamera olan iki kişi helikoptere binmke zistiyor. Kendilerine bu helikopter sadece askeri malzeme taşıyacak, siz alamıyrouz deniyor. Hava açık. 13 derece. Onları bırakmışız. Nereden çıkıyor. Bölgeden yaya olarak inen 350-400 kişi var. Bölgeden son helikopter 17.30’da ayrılmadan önce bölge kontrol ediliyor. Bize gelen bilgi yok. Burada kesinlikle bir kasıt olduğu kanaatinde değilim. Farklı bilgi varsa biz inceleriz. Gereken hata varsa da gerekeni yaparız. Ben teröristi helikopterle taşıyorum gerekli olduğunda. Taşımak mecburiyetindeyim. Çok zor durumdaysa kişi Türk askeri bunu yapmaz. Ama şartlar da bu. İnanın bu. İnsani açıdan TSK’nın insanlara bakış açılarının farklı olamsının düşünülmesi bile bizi rahatsız eder. BAŞBUĞ SORU CEVAPTAN ÖNCE GENEL BİR DEĞERLENDİRME YAPTI GİZLİ CEPHANELİK AÇIKLAMASI "BULUNAN SİLAHLAR TSK`NIN DEĞİL" - Poyrazköy’deki arazi ile ilgili biraz bilgi vermek istiyorum. Beykoz’daki arazi milli savunma Bakanlığı’na ait bir arazi değildir. Vakfa ait bit arazi. Arazi ikinci derecede askeri yasak bölgedir. Bu bölgelerin özellikleri nedir? Bu ikinci derece askeri yasak bölgelere sadece yabancılar giremez. TC vatandaşları eğer imar izni alır askeri yasak bölgeden de bir şeyi yoksa burada bina da yapar faaliyet de yapar. Oraya herkes girebilir. Poyrazköy’le ilgili olarak Bakanlar Kurulu’nun herhangi bir kısıtlama kararı yok. - Mühimmat konusu üzerinde sadece bir kafile numarası var. Bir taarruz el bombası üretilmiş. 6380 tane üretilmiş. Hepsinde aynı numara var. Bu çeşitli birliklere dağıtılmış. Yine mesela bir lav dağırılmış 4500 tane üretilmiş. Önemli olan diğer bir husus bu üretilen MKE tarafından üretilen mühimmat hepsi TSK’nın envanterine girmiyor. Bazıları emniyetin ihtiyaçlarını karşılamak üzere onarla da gidiyor. Mesela lav, hakem bombası, bubi tuzakları, işaret fişekleri… Bunlar sadece TSK’nın envanterine giren mühimmat. Ben bulunan malzeme şurdandır, bundandır iması yapmıyorum. Sadece bilgi olarak söylüyorum. Konunun karmaşıklığını çizmek için söylüyorum. "1986`DAN BERİ TÜRKİYE`DE SİLAH GÖMMÜYORUZ" - Konunun karmaşık olduğunu net olarak anlatmak için söylüyorum. İşin zorluğunu herhalde ifade etmeye çalıştım. Kamuoyunda biraz yanlış bilinen biz bu konuyu açıklamadık net olarak belki hata bizde. Şimdi deniyor ki bulunan mühimmatın bir kısmı TSK’nın özel kuvvetlere ait gömülü mühimmat olabilir.1986’ya kadar TSK’nın özel kuvvetlere ait gömülü mühimmatı vardı. 86’dan sonra o gömülü mühimmatın tümünün toplatılarak depolara konulması talimatı verildi. 1998’de tamamlandı bu işlem. TSK’nın Türkiye sathında hiçbir yerde gömülü silah ve mühimmatı yoktur. Bizlere düşen görev bu ihimmatı ilişkin sistemimizi bütün sonuçlarıyla gözden geçirerek daha sağlıklı sisteme sokmak. Bundan en çokm zarar gören bizi. Bir şey olunca hemen ilişki kurulmaya çalışıyor. Biz geçen yıldan bu yana bu konuda mesafe aldık. 1 – El bombaları ve lav önemli mühimmat. Her el bombası ve lava özel stok numarası vermemiz lazım. Bu numaranın silinmemesi lazım. Silindiğinde de o numarayı görmemiz lazım. Bulsalar dahi silme olanağı olmayacak. Buna başladık. Envanterde olanlara kısa zamanda bunu yapmak kolay mı? Bütün sistemimizi zorluyroz. El bombaları gibi dolau olan mühimmatta içini açıp yazma imkanımız yok. Bu zaman alacak. Bahsettiğimiz mühimmat 10 binler, yüzbinlerle ifade edilen rakamlar. 2 – Örneğin herhangi bir yerde mühimmat veya silah bulunduğu zaman Ankara’da kuvvet komutanlıklarından o kafile mühimmat hangi birliktense nokta denetleyicisi gönderiyoruz. Her olaydan sonra birliklerden resmi rapor alıyoruz, mühimmat tamam mı eksik mi? .bu sistemi yaklaşık bir yıldır çalıştırıyoruz. Biraz sabırlı olalım. Yargının bu konu ile ilgili kararlarını bekleyelim. Bazen de yargımız maalesef zaman olarak da biraz işliyor. Bu mühimmatın kimler tarafından ne amaçla yapıldığını yargıya bıraktık. Şimdi sabırla beklemek zorundayız. Genelkurmay bulsun diyorlar kim yaptı diye. Bu bizim işimiz değil. Silah ve mühimmatla ilgili olarak sizlerle paylaşacağım bilgiler bunlardır. Bu konu bizi de rahatsız etmektedir. Üzerimize düşen görevleri zamanında ben yapılması gerekenlerin yapıldığını sizlerle paylaştım. Mühimmatın kontrolü için bazı düzenlemelerin alınma ihtiyacı var. 1 yıldır bu konunun üzerinde ciddi şekilde duruyoruz. Bazılarında mesafe aldık. "KAYIP MÜHİMMAT YOK" Birliklerden aldığımız resmi raporlarda da kayıtlarımıza göre mühimmat eksiğimiz gözükmüyor. Bu mühimmatın nerden geldiği sorusu kaynaklardan biri Irak. Irak her açıdan bize problem. 4-5 sene önceki Irak’a gittiğiniz zaman sokakta "OPERASYONDAN DÖNEN ASKERLERİN MÜHİMMATINI KONTROL EDEMEYİZ " parayı verin silahı çantayı koyun getirin, öyle bir durum vardı. Şimdi durum nasıl bilmiyorum ama. Diğer kaynak iç güvenlik ahrekatında bazı güçlükelrimiz var. Operasyona çıkan bir birliğin operasyondan sonra üzerindeki mühimmatı tam kontrol etmeniz zor. Diyoruz ki atıştan sonra el kovanalrını topla. Operasyondaki birliğe bunu diyebilir misiniz? Hem çatış, hem boş kovanları topla. Mühimmat sarf malzemesi. Sarf belgelerinin daha üst rütbeler tarafından onaylanma zorunluluğunu getirdik kontrolü daha iyi olsun diye. Bu güvensizlik değil. Eskiden Komando Tugayı’nda görev yapan komando çavuşu bunu simge olarak görüyordu. Operasyonda boş el bombasını saklıyordu. Köyüne gittiğinde bu el bombası diye gösteriyordu. Son nokta ise her bulunan silah ve mühimmat konusu olduğu anda silahlı kuvvetler olduğu anda konuda ismi geçenlerle ilgili olarak askeri yargı sistemini çalıştırıyoruz. Askeri savcılar hemen o olayla ilgili soruşturmasını açıyor. Askeri soruşturma açılmayan hiçbir konu yoktur. Yarbaya ait silahlar tabi iddiadır. Bunu yargı değerlendirecek. Soruşturma sonuçlanmak üzere. Poyrazköy’De bulunan malzemelerle ilgili iddialarla ilgili Kuzey deniz Saha Komuıtanlığı’nda soruşturma aynı gün açılmıştır. 9 EVLADIMIZ ŞEHİT OLDU - Bu ikinci iletişim toplantımız. Toplantıya maalesef üzücü bir olayla başlıyoruz. Her zaman ifade ediyorum Türkiye aslında terörle yaşayan bir ülke. Bu sabah Diyarbakır’da yaşananlar, iki gün önce İstanbul’da yaşananlar. - Bu sabah Diyarbakır Bölgesi’nde Lice Genç yolu üzerinde yol emniyeti için daha sonra konvoy intikali vardı, bir tank ve bir zırhlı personel taşıyıcı geçiyordu. Olayın olduğu yerde tank aynı yerden geçiyor, arkasından M-113 zurhlı personel taşıyıcı aynı eyrden geçerken patlama olayı oluyor. ARACIN ALTINDA 4,5 SANTİM ZIRH VARDI - Ve bu patlama olayı sırasında elbette yüreğimizi yakan 9 tane vatan evladı şehit oldu. 9 personelimizin 2 tanesi uzman, diğerleri normal er. Zırhlı personel taşıyıcının ismi zırhlı personel taşıyıcı. Aracın altında 4-4,5 santimetre kalınlığında zırh var. - Bu araca bu kadar etki yaptığına göre detaylı yorum yapmak doğru değil ama önce olay incelenecek. Daha sonra aydınlatıcı bilgileri sunacağız. Ordu Komutanı da olay mahalline gidiyor. Böyle bir sonuç olduğuna göre bu olaya neden olan patlayıcı çok güçlü. - Bunlar tahmindir ama ilk değerlendirmemiz çok güçlü bir el yapımı patlayıcı olduğu şeklinde. İçinde belki diğer patlayıcılar da olabilir. - Patlama düzeneğini de söylememiz doğru değil. Tank geçtikten sonra olduğuna göre büyük ihtimal uzaktan komutalı veya kablolu bir sistem olma ihtimali daha fazla öne çıkıyor. Kaybettiğimiz 9 şehidimize ben rahmet diliyorum. Tabii büyük bir acıdır. - Türk milletine de başsağlığı diliyorum. Şunu unutmayalım ki terörle mücadelede karamsarlığa yer yok.. - Dolayısıyla bu tip olaylar bizlerin güvenlik kuvvetlerinin bölücü terör örgütüne karşı yürüttüğümüz mücadelede azim ve kararlılığımızı azaltmaz, kesinlikle. Dünden daha fazla azimli olarak mücadeleye devam edeceğiz. - Nisan ayında iki faaliyetim olacağını söyledim. Biri 14 Nisan’da yaptığım yıllık değerlendirme toplantısıydı. Diğeri de İletişim toplantısıdır. Bu toplantıyı ağırlıklı olarak sizlerin sorularını alarak bu sorulara cevap vermek şeklinde yürütmeyi düşünüyorum. BULUNAN SİLAHLAR TSK ENVANTERİNDEN DEĞİL -İstanbul Cumhriyet Başsavcılığı tarafından yürütülmekte olan mühimmatla ilgili konu. Bulunan mühimmat ve silahlarla ilgili kamuoyu ve medyanın haklı olarak bilgiye ihtiyacı var. Bazı soruların cevaplandırılmaya ihtiyacı var. - Bu haklı bir istektir. Sağlıklı değerlendirmeler yapabilmemiz için bir farkı ortaya koymamız lazım. Silahı tanımlamaya gerek yok. Silah, tabanca, tüfek, top givi şeyler. Burada silahın önemli olan noktası şu: Her silahın üzerinde mutlaka o silaha ait stok numarası var. Aynı numaraya haiz iki silah olmaz. İkinci önemli olan nokta silah askeri malzeme olarak yani silah envantere girince çıkıncaya kadar uzun süre kullanılan bir malzemedir. Silahı tanımladıktan sonra bu Başsavcılığın bugüne kadar yürüttüğü soruşturma kapsamında bulunan silahlar nelerdir? Bunun içine tabanca, tüfek, av tüfeği giriyor. 45 ader bulunan silah var. Birinci önemli olan nokta şudur: Soruşturma kapsamında bugüne kadar bulunan veya yakalanan 45 adet silah TSK’daki envantere dahil değildir. - Kamuoyu bunları bilmediği için silahlar bulundu diyor ama bulunan silahların hiçbirisi TSK’ya ait envanterinde bulunan silah değildir. Kime aittir? Ha bunu bazıları subayımızın üzerinde bulunan silahlar kendi şahsi silahalrı. Yartgıya intikal ettiği için kaynağı nerden gelmiştir, nerden satın alınmıştır yargı sonunda çıkacak, bizim konumuz değil. Bizi ilgilendiren TSK’ya ait olup olmadığı. Silah ordunun namusudur. Bulunan silahlarla TSK artasında bağlantı kurulmaya çalışılıyor. Doğru değildir. "BOŞ LAV`LAR NEDEN GÖMÜLMÜŞ?" - İkinci konu mühimmat. Bulunan mühimmatlarda önem arzeden lav mühimmattır. El bombası mühimattır. Mühimmat ne demek önce onu anlayalım. Mühimmatı bir kere kullanırsınız biter. Bunlarda sadece kafile numarası var. Her mühimmatın silahlarda olduğu gibi numarası yok. Kafile numarası var. 6000 lav üretilir. Ve bu 6 bin lava aynı numarayı veriyor. Bu önemli. Bulunan mühimmatın nerden çıktığını bulabilmemiz önemli.Lav silahını gösterelim. Bu lav mühimmat olarak kabul ediyoruz. Mühimmat denince bir kez kullanırsınız. İkinci kez kullanamazsınız. Elimdeki lav içindeki toket ateşlenmiş alüminyum lav. Buna bir roket koyarak ikinci kez kullanamazsınız. 200 metre mesafede kullanırsanız 30 cm zırhı deler. Boş lav genelde yakılır. Beykoz Poyrazköy’de 5 tane boş lav paketlenmiş olarak kazıda bulundu. Gömülmüş. Bunu kullanamazsınız. Acaba bunu yapanlar kim bilemiyorum bu 5 tane boş lavı niye gömdüler? Ben bunu açıklamakta zorluk çekiyorum. Çıkan raporda da 5 tane lavın boş lav olduğu belli. Benim de bunu sormaya hakkım var.. Ben sadece merak için soruyorum. Ki hiçbir işe yaramaz, niçin paketlenerek istiyoruz ki kimin yaptığını yargı çıakrsın. Peki nasıl oldu bu iş. |