Son sıralarda, kriz ya da bizim ifademiz ile çöküş, dünya gündeminin bir numaralı konusu oldu. Bütün dünya bununla meşgul. İkinci dünya savaşı sonrası kurulan Borca Dayalı Para Sistemi çöktü. Evet, 60 yıllık sistem güm diye çöktü. Çöküş dışa çöküş olduğu için bütün dünyayı etkiliyor. Hâlbuki SSCB içe dönük çökmüştü.
Hükümet illa IMF diyerek, 25 milyar dolarlık bir standby anlaşması yapıyor. Bunun çok yanlış olduğunu defalarca söyledik. Ancak dinleyen yok!
Tabi biz söylemeye devam edeceğiz. Zaman zaman bunun bedelini çok pahalıya ödesek de (!!!) sözümüzü esirgemeyeceğiz.
Şimdi şöyle bir benzetme yapalım. Bu çöken sistem Borca Dayalı Para Sistemi’dir. Özellikle gelişmiş ülkeler sistemlerini buna göre kurdular. Biz ise sistemimizi tam olarak buna göre kurmadık ama kurma yolunda ilerliyorduk.
Şöyle ki, gelişmiş ülkeler adeta 100 katlı bir gökdelen yaptı ve herkesi onun içine yerleştirdi. Biz ise o gökdelenlere özenerek işe başladık ancak henüz sadece iki katlı bir bina yapabildik. Şimdi çok ağır bir deprem geldi ve her iki binaya da çok ağır hasar verdi. Böyle bir durumda en ağır zarara uğrayacak olan onlardır. Bizim zararımız ise onlar kadar olmaz. Biz başka tedbirler almaya daha müsait bir yapıya sahibiz. Şimdi onlar kendi sistemlerini revize etme gayreti içerisindeler. Sistemin kolonlarını kuvvetlendirmeye çalışıyorlar. Bizi de, onların hegemonyasından kopup da farklı bir şeyler yapmayalım diye yanlarında tutmaya çalışıyorlar. İşte yeni IMF anlaşmasını bu açıdan okumak lazımdır.
1990’lı yıllarda Doğu Bloğu çöktüğü zaman Batı’lıların en çok korktuğu şey, Türkiyemiz’in Orta Asya kardeş cumhuriyetleri ile birlikte bir birlik oluşturarak dünya sahnesine çıkması idi. Buna, idareyi çok iyi manipüle ederek engel oldular. Şimdi de batan IMF gemisine bağlayarak bizim ayrı bir güç merkezi oluşturmamıza engel olmaya çalışıyorlar.
Hâlbuki bizim yapabileceğimiz çok farklı şeyler vardır. Biz yeni bir cazibe ve kuvvet merkezi oluşturabiliriz. Bunun için de yapılması gereken iş, yeni bir ekonomi-politik vizyon tanımlamaktır. Aslında bunun için uygulama alanı da hazırdır. Fas’tan Endonezya’ya kadar ülkemiz, ekonomi-politik etki yapabilecek bir müktesebata sahiptir.
Ana hatları ile şunları acilen yaparak, Anadolumuz’u yeniden güç ve cazibe merkezi haline getirebiliriz.
Merkez Bankası kanununu değiştirerek görev ve yetkilerini yeniden tanımlarız. Para’yı bir mal olmaktan çıkarıp ölçü aracı haline getiririz.
Yeni bir fiktif para birimi tanımlarız. Diyelim ki buna Yeni Para dedik. Bu Yeni Para’yı ölçü olarak kullanmaya başlayan ülkelerin paralarını Yeni Para birimine karşı sabitleriz. Merkez Bankaları da bir araya gelerek bir merkez koordinasyon bankası oluşturur. Bu koordinasyon bankası, ülkelerin emisyon hacimlerini yönetir.
Hızlıca, ülkeler arası dev yatırım ve ticaret projeleri ile yeni bir ekonomi politik alan oluştururuz.
Yeni Para alanında diğer para birimlerinin tedavülünü zorlaştıracak tedbirler de alırız.
Bu Yeni Para alanında talebi kuvvetlendiririz yani efektif talep oluştururuz.
Batı’da batmakta olan şirketleri, Yeni Para alanında faaliyet yapmaya davet ederiz. Göç ve göçmen yasalarını yeniden düzenleyerek, nitelikli iş ve beyin göçünün Yeni Para alanına gelmesini kolaylaştırırız. Hakkı üstün tutan, adil ve yeni bir dünyaya doğru adım adım yürürüz.
Aslında daha yapılabilecek çok şey var. Bunun çok detaylı çalışmaları da var. Bu çöküşü bizim büyük çıkışımıza gerekçe yapabiliriz.
Allah aşkına biraz düşünün. Ne diye batmakta olan dev bir gemiye filikamızı sıkı sıkıya bağlayalım ki?!
Niçin akletmiyoruz? |