|
|
Tartışmaya ilişkin Cevaplar
|
Sait Başkan
-
(Ziyaretci)
|
21.11.2008 22:53:26 |
Ben Din ve Siyasetin Barış yolu adlı eseri okudum.Okumanızı öneririm.Siteyi tanıyalı bir hafta kadar oldu.beğendim.herkese tavsiye ediyorum.Saygılarımla.
Sait Başkan
|
|
Şebnem Özbek
-
(Ziyaretci)
|
20.11.2008 23:01:00 |
Ord. Prof. Dr. Ali Fuat Başgil; laiklik ile ilgili şunları söyler: "Katolik dünyasında insanlar ikiye ayrılır. Bir din adamları ve ruhani sınıf vardır. Bir de bunlara dahil olmayanlar. İşte ruhani sınıfa dahil olmayan, papaz sıfatı taşımayan Hıristiyanlara laik denilmiştir. Laikliğin esas alındığı hukuktan bahsettiğimiz zaman dini olmayan, esaslarını dinden almayan hukuk düzeni; laik devlet denince de, dini akide ve esaslara dayanmayan devletten bahsedilir."
Gördüğünüz gibi laiklik kavramı insanların inançlarını değil; kamu ile olan ilişkilerini düzenlemeyle alakalıdır. Dindar bir insanın hatta din görevlisinin dahi, devletle olan ilişkisi laiklik ilkesi ile değerlendirilirken; kişinin inanç ve uhlevi dünyası laikliğin kapsamı dışında kalır. Yani bir insan "Hem Müslüman hem de laik" olabilir!
Laiklik "din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır" tanımı gerçek dışı ve laikliğin ideoloji ve hatta din gibi gösterilmesine neden olan bir tanımdır. Laiklik; devlet ve hukuki düzenle ilgilidir. Dinin kurumsallaştırılmasını engelleyip, kendisinde Allah adına hareket etme yetkisi görenlerin önüne set çeker. Allah`ın gölgesi, peygamberin vasisi sıfatıyla bir ülkeyi yönetmek ise; peygamberler devrinin Hz. Muhammed ile son bulduğunu açıkça ilan eden bir dinle bağdaşmaz. İşte bu yüzden laiklik; Kur`an`la çelişmez.
Mısır`lı ünlü düşünür Nasr Hamid Ebu Zeyd ise; dini gerçek yapısıyla anlamak için; laikliğin kaçınılmaz olduğu söylemektedir. Y. N. Öztürk`ün "Laiklik" kitabında aktardığı kadarıyla Zeyd; Laikliğin bir takım çevrelerin ileri sürüldüğü gibi; dini toplumdan ve hayattan soyutlamakla alakalı bir kavram olmadığını söylemektedir.
Bu dinci söylem kasıtlı olarak; kilisenin devletten ayrılmasıyla, yani; siyasal otoritenin dinden ayrı tutulmasıyla ellerinde bulunan mutlak gücü yitirenler tarafından ortaya atılmıştır. Mutlak gücünün; kilisenin yani, dini otoritenin elinde bulunduğu süre boyunca Avrupa`da; Ortaçağ karanlığı hakimdi. Avrupa engizisyon karanlığından kendisini laik sistem sayesinde kurtarırken; aynı Avrupa, İslam dünyası için laikliğin din karşıtlığı gibi gösterilmesini ve Ortaçağ karanlığında kalınmasını istemiştir."
Papa 16. Benedikt`in "Hz. Muhammed tarihe kan, şer ve şiddet yaymaktan başka bir şey yapmadı" açıklamasını maalesef çok çabuk unuttuk. Bizden Ilımlı İslam Cumhuriyeti olmamızı isteyen "laiklik şart değil" "Kemalist sistem ve söylemler yıkılmalıdır" diyen ABD ve AB`nin Papayı ruhani lider olarak gördüğünü de.
Düşmanımın düşmanı benim dostumdur ilkesini benimsemiş kesim ile bu emperyalist güçlerin bu kadar iyi anlaşmasının nedeni Mustafa Kemal Atatürk`ün kurduğu; laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye`yi yıkmaktır. Böylece emperyalistlerin çekineceği güçlü Türkiye ortadan kalkacak; Türkiye`de bu konuda emperyalistlere yardım eden kesim ise; cezası din tarafından belirtilmemiş suçlarda taktir yetkisini; Allah`ı ve Kur`an`ı arkasına alıp "Allah adına, Kur`an adına" Allah veya Kur`an`la alakalı olmayan, tamamen Emevi Arap geleneklerini taşıyan cezaların verilmesinin önünü açtığı keyfi yönetim biçimini ele geçirecektir.
Laiklik kavramı; kişilerin dini duyguları ve dindarlığı ile ilgilenmez. Ruhani kavramların, mezhep ve belli bir dinin yönetimde söz sahibi olmaması ile ilgilenir. Kimin daha dindar olduğunun devlet ve kamu alanında ölçüt olarak kabul edilmesi; dinin şahsi çıkarlar için kullanılması anlamına gelir. Siyasi İslam`da böyle bir ölçütün sınırı yoktur. Siyasi İslam; başörtüsü takan kadının takmayandan, türban takan kadının başörtüsü takandan, çarşaf giyen kadının türban takandan, burka giyen kadınınsa çarşaf giyenden daha dindar olduğu gibi bir şekilciliği esas alır.
Dini; resmi egemenlik ve ideoloji aracı olarak kullanmak; Kur`an`da yoktur. Arap Yarımadasındaki ülkelerin bir çoğu ise; Kur`an`a aykırı olarak dini siyasi egemenlik aracı olarak kullanmaktadır. Siyasi İslam`ın Kur`an İslam`ının önüne geçmesi; Emeviler ile başlar. Kadıların Kur`an`da yazmayan cezalarla ilgili karar verme yetkisini; Emevi Kralı Muaviye kendisi kullanmaya başlamış, sonra bu durum Osmanlı da dahil tüm İslam ülkelerinde hukuki bir ilke olarak yayılmıştır.
Bu sorumluluğun ehil kişilerin yanı sıra Krala, Devlet Başkanına verilmesi ise bir çok masumun hak ve canına mal olmuştur. Günümüz Ortadoğu ülkelerinde hala bu hukuki ilke hakimdir. Laikliğin ilhakını isteyenlerin de hedefi; böylesine bir gücü, sözde dini gerekçeleri öne sürerek kullanma isteğidir. Hatta bu gücü Şer`i hükümlerle yönetilmediğimiz bugün bile kendinde görenler mevcut. Bu kişi ya da gruplar; iktidar olmadıkları halde, geleceğe dair ipucu veren eylemlerinde; içki satan dükkan sahiplerini dövme, tehdit etme hakkını kendilerinde görmektedirler. Oysa "Şer`i hükümlerce yönetilen ve yöneticinin de Halife olduğu Osmanlıda, içki kullanan Padişahları nasıl açıklayacaksınız?" diye sorduğumuzda verebilecekleri bir yanıtları yoktur.
Bu kişi ve gruplar; AB`li parlamenterlerin "Demokrasi için laiklik şart değildir. Laiklik olmadan da demokrasi olur" safsatalarını dünyadaki tek laik ve demokratik Müslüman ülke olan Türkiye`yi; Ortaçağ karanlığına sürüklemek için söylediklerinin kanıtlarıdır.
ŞEBNEM ÖZBEK
18.11.2008
|
|
Demir Bey
-
(Kayıtlı Kullanıcı)
|
20.11.2008 21:49:33 |
Laiklik,devlet yapısında gerçekten bir mihenk taşıdır.Fakat Türk toplumunun görüşleri her zaman en uç seviyede benimseyip yaşaması,devlet yapısında,laik ve anti laik oluşumları açığa çıkarmaktadır.Bakıyorsunuz,CHP ve Deniz Baykal,kendisini ve partisini sonuna kadar laiklik taraftarı ilan ediyor.Bunu neden yapıyor? Altı okundan birisi laiklik olduğu için.Peki böyle bir durum mevzu bahisken neden milliyetçiliğin bu kadar arkasında durmuyor? Yahut halkçılık da altı okundan birisiyken,neden başörtüsü konusunda sıkıntılı bir dönem yaşarken,olaya halk gözüyle bakamıyor?Başkalarını,dini istismarla,milli duyguları istismarla suçlarken,arada bir kendisine de bir bakmalı değil mi? Çuvaldızı da iğneyi de başkasına saplamak olmuyor..
|
|
Ertuğrul ÇELİKDİN
-
(Ziyaretci)
|
19.11.2008 14:45:22 |
LAİKLİK MİLLİ DEVLET YAPISININ BİR ENSTRUMANIDIR. Bakınız daha öncede bu sitede yazmıştım Osmanlı`nın modernleşmeyi başaramamasının nedeni farklı etnik grupları din yoluyla elde tutacağını sanarak, sözüm ona dini kurumlara aşırı yetki vermesiydi. En güzel örneği padişahın hal edilmesi(tahttan indirilmesi) için seyhül islamın fetvası gerekirdi. Bu dini kesim ise rant elimizden gitmesin diye herşeye yok derdi. Osmanlı bu yüzden modernleşemedi. Yani modernleşme ve ilerlemenin ön koşulu Milli devlet Milli devlet olabilmenin ön koşulu ise laikliktir. Bunun dışında laiklik uygulamaları kişilerin bakışına göre değişmektedir. Bakınız islamı kesimde Gayri müslüm unsurlar ve Alevi kesimin taleplerinde hemen laik olurlar. Yani her siyasi konu gibi kendilerine yontarlar. Dine uzak kesim ise aklına gelen herşeye laiklik diye bağırrp arkasına sığınır.
|
|
Bilgehan Göktuğ
-
(Ziyaretci)
|
18.11.2008 16:44:03 |
Bu konu gerçekten uzun yıllar ülke gündemini işgal etmiştir. Laiklik üzerinde hala daha tartışmalar devam ediyor. Bu gidişle biteceği de yok diyebiliriz. Bana göre asıl sorun şu:Ülkemizde uygun tabiriyle dini konulara ilgisiz kesim dindar kesimin her teklifine laik düzene uysun ya da uymasın karşı çıkıyor ve kendi anlayışlarına uygun bir düzenin varolmasını istiyorlar. Öte yandan mevcut rejimi değiştirmek isteyenler de bu dini konulara bigane olanları istismar edip laik düzenin dine karşı olduğunu savunuyorlar. Tabi bu iki aktif ve planlı hareket eden iki kesim arasında kalan büyük bir kitle de bir o tarafa bir bu tarafa hak verip arada sıkışıp kalıyorlar.Türkiye`de bu iki kesim pasifize edilmedikçe laiklik tartışmaları sürüp gidecektir. Halbuki laiklik herşeyden önce bir sistemdir.Dini istismarı önlemeye yönelik bi tedbirler zinciridir. Dini istismarda ölçüler ise her dönem değişebilmektedir. Onun içindir ki laikliğin Anayasaya girecek bir tarifi yoktur, olmaması da çok doğaldır. Bu gün laiklik konusunda ıslaha muhtaç kriterler vardır. Keza daha derin tedbirler alınması gereken tedbirler de vardır. Ama mesele toplumun düzeyine göre dini istismarı önleyecek bir düzeni kurmak ve şartlar değiştikçe de buna göre yeni düzenlemeler yapabilmektir. Ben bu konuda Rıza Müftüoğlu`nun bu sitede de temel bilgiler bölümüne konan DİN VE SİYASETİN BARIŞ YOLU adlı eseri okumanızı öneririm. Bilgehan Göktuğ
|
|
|
|
Cevap yazmak istiyorum.
|