Ergenekon efsanesinin coğrafyasında yaşayan demirci Türk halkı Şorlar Andronovo, Güney Sibirya`da, Altaylardan doğan Yenisey ırmağının kıyısında küçük bir köyün adıdır. Meşhur Yenisey kitabeleri ve başka arkeolojik eserler bu köyde bulunmuştur. Bu köy, en eski zamanlardan beri Abakan Türkleri`nin oturduğu Abakan bölgesindedir. Abakan, hem Yenisey`in kollarından birinin, hem de bu suyun Yenisey`le birleştiği yerde bulunan şehrin adıdır. Bu bölgede yaşayan Türkler "Abakan Tatarları" olarak anılıyordu. Daha sonra Ruslar bunlara "Minusinsk Tatarları" dediler. Minusinsk Abakan`ın yakınında, çok daha sonraki dönemde kurulan bir şehirdir. Özbeöz bir Türk kavmi olan Abakan Tatarları`nı oluşturan boylar şunlardır: Kaş, Koybat, Sagay, Kamasin, Beltir, Sor, Kızılkaya, Aba Kızıl, Tuba, Küerik ve Hakas. Şimdi Rusların bunlara verdiği resmî ad `Hakas`lardır. Şorlar, Batı Sibirya`da Demirci Aladağı çevresindeki Kondoma, Tom ve Mrass ırmakları kıyılarında; Kuzedeevo, Mıski ve Taştagol nahiyelerinde yaşamaktadırlar. Bu bölge Kemerova yönetim biriminin sınırları içinde kalmaktadır. 1983 sayımına göre Şor Türkleri`nin nüfusu 16.000`dir.Aynı bölgede yaşayan Televüt Türkleri ile iç içedirler Bunların 12 bini Kemerova şehrinde diğerleri Kemerova`nın kaza ve köylerinde yaşamaktadırlar Nüfusları gittikçe azalmaktadır. Şor adı kızak anlamına gelmektedir. Önceleri Ruslar, Şorlar da dahil Batı Sibirya`da yaşayan Türk topluluklarının tamamına Tatar adını vermekteydi. Bu Türk topluluğu için Şor adını ilk olarak ünlü Alman Türkologlardan Wilhelm Radloff, 1860 yılında kullanmıştır. Şorlar 17 soya (söök) ayrılır. Bunlar; Kara Şor, Sarı Şor, Ak Şor,Tayeş, Keçin, Kızay, Kobıy, Kıy Karga, Çeley, Kalar, Sebi, Tartkın, Kereş, Çoral, Aba, Çettiber adları ile anılır. Aba ve Çettiber soyları bugün artık mevcut değildir. Şor Türkleri 1683 yılında diğer Sibirya Türk toplulukları gibi Rus hakimiyeti altına girmişlerdir. Oldukça yoksul bir hayat sürmektedirler. Ancak yaşadıkları bölge özellikle demir, kömür, kurşun, çinko, barit, arsenik ve altın madenleri bakımından oldukça zengindir. Şor Türkleri çok eskiden beri yerleşik hayat düzenini sürdürdükleri halde, uzun süredir, demircilik, balıkçılık, avcılık gibi işlerle geçinirler.
Şorlar eskiden Şamanlığa bağlıydılar. Ancak Rus istilasından sonra Hıristiyanlaşmışlardır.
Şive tasniflerinde Kuzey-doğu Türk şiveleri içinde ele alınan Şor Türkçesi, Hakas grubu ağızlarındandır ve kendi içinde iki kola ayrılır: Birincisi Eski Türkçe`deki d sesini z sesine çeviren Mrass kolu ve aynı sesi y sesine çeviren Kondom koludur. Mrass kolundaki azak, kazan, kuzuruk kelimeleri, Kondom kolunda ayak, kayan, kuyruk şeklindedir. 20. yüzyılın başlarında kullanılan yazı dili Mrass koluna dayanıyordu. Günümüzde Şor Türkçesi`ni bilenlerin sayısı 10 bini geçmez. Günlük hayatta kullananlar ise 914 kişidir. Son yıllarda Şor Türkçesi`ni yaşatma çabaları artmıştır. Şor çocukları için ilkokul seviyesinde kitaplar hazırlanmış ve Novokuznetsk`te Şor Dili Bölümü açılmıştır. Ayrıca Şor Türkçesi`nin söz varlığını ortaya koymak için sözlük çalışmaları yapılmaktadır. Şor Türkleri 1927`den 1929`a kadar Kiril esaslı alfabeyi kullanmışlar, 1929`da Latin harflerine geçmişlerdir. 1938 yılında ise 1929`da terk edilen alfabeyi tekrar kabul etmişlerdir. -Şor Türklerinin adetlerinden biri olan ateş söndürme olayı;
Ölünün kırkıncı gününde ruhlar âlemine uğurlanırken yapılan törende, söndürülen ateş,ölünün bu dünyayla ilgili son bağının da yok edilmesi anlamlarını taşımaktadır.Altay, Hakas ve Tuva Türklerinde olduğu gibi Şorlarda da ateşin ruhu kadındır.(Surayya Sartakova Ak Çoluşpa Atlayım 1995: 195) -Şor Türklerinde Destan; Destanlara göre alplar çok eski çağlarda, dünya yaratıldığı zamanda yaşamışlardır.Alplar daha küçükken avlara, savaşlara iştirak ederler.Alplar uyuyan düşmanı öldürmezler; düşmanını hile ile öldürenler Alp sayılmazdı. Uyuyan düşmanı öldürme, düelloda hile yapma, ancak masallaşmış destanlarda görülür.Altaylılardan Şor boyunun folkloru Dırınkova tarafından "Şorskiy Folklor" adıyla neşredilmiştir. Bu eserde bu boyun kahramanlık destanları vardır. Altaylı Şor`ların "Kan Mergen" destanı bu alpın kavminin yaşadığı zamanı şöyle anlatıyor:(Prof. Dr. Abdülkadir DONUK ) Pek eski çağda idi bu... Şimdiki nesilden önce, eski nesilden sonra olmuştu bu... Kaşıkla yer bölündüğü kepçe ile su üleşildiği, yer yer olup yaratıldığı, yer yarılıp ağaçlar bittiği ağaçlar yarılıp tomurcuklandığı, kayın ağacı yapraklar açtığı çağda bir ulus yaşamıştı... Hun, Göktürk, hatta Moğolların ,demir bir dağın ardına saklanıp kalabalıklaşan sonra o dağı eritip çıktıklarını anlatan Ergenekon ve türeyiş efsanelerinde adı geçen demir dağın Şor Türklerinin yaşadığı coğrafi bölge olduğu sanılmaktadır. Temir Tav adındaki kasaba , Altay Dağları`nın kuzeyinde yer almaktadır.
Yaşadıkları bölge Rusya tarafından bilinçli geri bırakılmış, sosyoekonomik ve kültürel sorunlar çözülmemiştir Bölgede Türk yerleşim birimleri susuz, elektriksiz ve yolsuz bırakılmıştır Şor Türklerinin elinden topraklan alınmış, kömür ocaklarında çalışmaya mahkûm edilmiştir
1917 yılma kadar kendi alfabelerini kullanan Şorlara Ruslar zorla Kiril alfabesini kabul ettirerek kültürlerini yok etmeye çalışmışlardır Bunun sonucu 16.000 Şor Türkü`nden sadece ana dilini bilen 900 kişi kalmıştır
Şor Millî Hareketi, özellikle Türk milliyetçiliği ve kültürü muhafaza üzerinde çalışmalar yapmaktadır
Pedagoji enstitüsünde son yıllarda açılan Şor dili bölümü, Rusya Federasyonu`na rağmen eğitimini sürdürmeye çalışmaktadır
Semey nükleer poligonunda yapılan nükleer denemeler, kömür ocaklarından çıkan radyoaktivite ve kömür tozları Televütler gibi Şorları da etkilemiş, çok sayıda çocuk hasta ve sakat doğmuş, ölüm oranlan artmıştır.
Bütün bunlara rağmen ata folklorunu, kültürünü ve dilini kanlarında saklayarak, Türk kimliğini unutmadan bugünlere gelmesini başarmışlardır. Emel Barış |