Balkan Harbi’ne Kadar Olan Durumun Değerlendirilmesi ve Göçler
Yücel Teşkilatı’nı anlatmadan önce, Türklerin Rumeli’ye geçişi ve sonrasındaki geri çekilişleri ile göç sürecini kısaca izah etmek gerekmektedir.Osmanlı Devleti’nin Rumeli’deki kazandığı ilk Türk toprağı olan Gelibolu’ndaki Çimpi Kalesi’nin alınmasından sonra Anadolu’dan getirilen Türkler Rumeli’ye iskan edilmeye başladı. 1392 yılında Paşa Yiğit Bey zamanında Üsküp’ün fethedilmesiyle birlikte Anadolu’nun Konya, Karesi vs. vilayetlerindeki Türk nüfus Rumeli topraklarına iskan edildiler. Üsküp daha sonraki fetihlerde de önemli bir harekat üssü olmaya devam etti.
II. Viyana Kuşatması’ndan sonraki uzun süren savaşlar dönemine kadar Üsküp gelişmesini sürdürdü. Ancak Avusturyalı General Picolomoni’nin 1689’da şehri geçici olarak işgal edip yakmasından sonra Üsküp halkı ilk defa muhacir konumuna düşmüştü. Şehrin tekrar canlanması ne ilginçtir ki 1877-78 Osmanlı-Rus harbinden sonra olmuştur. Çünkü bu savaş neticesinde kaybedilen topraklardan gelen birçok muhacir Üsküp’e yerleştirilmiş ve demiryolunun faaliyete girmesiyle de şehir ekonomik açıdan canlanmıştır.
Osmanlı’nın Rumeli’deki ciddi manadaki en önemli kaybı ve en büyük göç, eskilerin 93 Harbi dedikleri, 1877-78 Osmanlı Rus harbidir. Bu savaş neticesinde Sırbistan, Karadağ ve Romanya bağımsızlıklarını kazanmış ve yarı bağımsız Bulgaristan Prensliği ortaya çıkmıştır. Yarım milyondan fazla insan bu savaşta Rus ve Bulgarlar tarafından katledilmiştir. Bu önemli toprak kayıpları ve moral çöküntüsü neticesinde 1.5 milyon Müslüman da Rumeli ve Anadolu’nun çeşitli yerlerine göç etmek zorunda kalmıştır.
Bu savaştan sonraki en büyük göç dalgası olan 1912 Balkan Harbi’ne kadar göçlerin arkası kesilmemiş ve devam etmiştir. Tarihimizin en acı sayfalarından olan ve bir ay gibi bir zaman zarfında Rumeli’deki bütün topraklarımızı kaybetmemizle sonuçlanan bu harp neticesinde de akıl almaz katliamlar, soğuk, hastalık, açlık ve göç yollarındaki olumsuz şartlar neticesinde 600.000 Müslüman can vermiş ve 400.000 kadarı da Anadolu’ya göç ederek muhacir olmanın zorluklarıyla baş başa kalmıştı.
II. Dünya Savaşı’na Kadar Rumeli ve Göçler
Balkan Harbi’nden sonraki dönemde göç edemeyip Kosova, Makedonya, Batı Trakya, Rodoplar’da kalan Türkler için zor günler başlamıştı. Ağır vergiler, eziyetler, soygun, öldürme ve her türlü baskı ile karşılaşan Rumeli insanı için göç artık kaçınılmazdı.1923-1938 yıllarında Romanya’dan 115.000, 1923-1949 yılları arasında Bulgaristan’dan 220.000, 1923-1945 yılları arası Yunanistan’dan ise 400.000 kişi Türkiye’ye göç etmiştir.
1923-1933 arasında Yugoslavya’dan ise 110.000 civarında insanımız anavatan Türkiye’ye göç etmiştir. İkinci Dünya Savaşı yılları ve 1952’ye kadar olan dönemde ise göçler durdurulmuş ve hatta yönetim tarafından engellenmiştir.
II. Dünya Savaşı Döneminde Balkanlar’da Siyasi Yapı
1937 yılında Yugoslavya’da ileride Yücel Teşkilatı’nın başkanı olacak Şuayb Aziz ve idealist Türk gençleri yaklaşan savaş tehlikesi ve muhtemel gelişmeler hakkında sık sık fikir alışverişinde bulunuyorlardı. Çünkü yaklaşan dünya savaşından da öte Titocular ki destekçileri Stalin idi. ve kraliyet taraftarı olan Mihaylovistler destekçileri İngilizlerdi. Arasındaki mücadele had safhaya çıkmış ve kim galip gelirse gelsin bu durumdan Türkler ve Müslümanların zarar göreceği anlaşılmıştı.Şuayb Aziz, Balkanlar’daki Stalin tehlikesinin farkındadır. Çünkü İngilizler ile işbirliği yapan Stalin savaş sonrasında Müslümanları Balkanlar’dan silme planları yapmaktadır. Bu gelişmeler ışığında gerek Yugoslavya ve gerekse diğer Balkan ülkelerindeki Müslümanların kaderi Almanya’nın atacağı adımlara bağlıydı. Almanya güneydoğu Balkanları emniyete almadan Ruslara saldırmak istemez. Bu yüzden buradaki Türk ve Müslümanların dostluğunu kazanmaya çalışacaktır diyerek ileri görüşlülüğünü ispat ediyordu.
Bu tarihlerde Yugoslavya’nın ezeli düşmanı olan Bulgaristan’a Almanlar tarafından Makedonya teklif edilince Ruslar bölgedeki politikadan kısmen uzak kalmışlardı. Savaşın son yıllarında Müttefikler tarafından Türklerin Almanya’ya karşı savaşa sokulma ihtimali bulunduğu yıllarda Almanya 12 adaları Türklere teklif etmişti. Ayrıca bir göstermelik savaş neticesinde Batı Trakya ve Makedonya toprakları da Türkiye’nin eline geçebilirdi. Böylece Almanya’nın Balkanlar’da kendisine karşı ciddi bir cephe açılmasını engelleme düşüncesinde olduğuna dair fikirler Alman subayları arasında konuşuluyordu.
Ancak bu ihtimaller gerçekleşmemiş ve Türkiye yakalayabileceği bu fırsatı zamanın Cumhurbaşkanı İnönü’nün başarısız politikası yüzünden değerlendirememişti. Hatta bu yıllarda İsmet İnönü’nün, kendisiyle görüşmeye gelen ve Müslüman katliamını durdurması için yardım isteyen Yugoslavya Türkleri Heyeti’ne de Türkiye’nin hiç bir yardımda bulunamayacağını “Misak-ı Milli dışındaki Türklerle uğraşamayacaklarını” söylemiştir.
Yücel Teşkilatının Kurulması
Teşkilatın çekirdeği II. Dünya Savaşı’nın o karanlık ve yarınların ne olacağının bilinmediği dönemi olan 1941 yılında Türklerin milli varlıklarını, manevi değerlerini, örf adet ve geleneklerini korumak ve yaşatmak üzere kurulmuştur. Teşkilatın kurulmasındaki en önemli sebeplerden bir tanesi de Vardar Makedonyası’nın, Almanya’nın müttefiklerinden olan Bulgaristan’a bırakılmasıydı. Bulgarlar idareyi ele geçirdikleri her dönemde Türklere karşı olan aşırı düşmanlıklarıyla tanınmışlardır. Ayrıca teşkilatın, işgalci Bulgarların Türklere yaptıkları baskıya karşı Türk unsurunun sinesinde ve gerçekler içinde doğan bir tepki(reaksiyon) hareketi olduğunu da belirtmemiz gerekmektedir. Bu noktada bir hatırayı anlatmak konuyu daha iyi anlamamıza sebep olacaktır. Bulgarlar Üsküp’ü işgal ettikleri dönemde ekmek, kömür vs. ihtiyaç maddeleri hep kuponla dağıtılmaktaydı. Bulgar subayı sıradaki Türk’e, “Çingene aradan çekil” diye bağırıp aşağılamaktaydı. Bunun üzerine Türk, “Beyefendi ben çingene değil bu topraklarda 400 yıldır yaşayan bir Türk evladıyım” demesi üzerine Bulgar subayı “daha kötü ya! Siz onlardan daha aşağılıksınız” diye cevap vermişti. İşte bu acı olay Türklerin, kendi haklarını korumak için teşkilatlanmaya gitmelerinin ne kadar önemli olduğunu göstermişti.Teşkilat Yugoslavya topraklarındaki siyasi gelişmelerin neticesinde Türk tarihine, Türk kültür ve ananelerine daha sıkı sarılmak istikameti ve ana fikrinde gelişmiştir. Bu noktada Türk milliyetçisi gençler arasında Türkiye’den getirtilen eserler ile milli şuur yayılıyordu.
Başta Atatürk’ün Nutku olmak üzere, Mehmet Akif’in Safahat’ı, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul; Namık Kemal ve Yahya Kemal Beyatlı’nın şiirleri en çok okunan eserlerdi. Gençler arasında adeta bir ayaklı kütüphane kurulmuştu. Eserler elden ele geziyordu.Gittikçe genişleyen teşkilat 1943 yılında Üsküp’te bulunan Türk Konsolosluğu ve Konsolos vekili Emin Vefa Gerçek ile irtibata geçti. Yücel mensupları, II. Dünya Savaşı’nın sona erip bölgeye komünizmin hakim olmasıyla birlikte, yeni idareden Türklerin lehine birtakım haklar koparmağa çalışmış ve bu gayeyle komünist organlara kendi adamlarını yerleştirmiştir.
1945 yılında konsolosluk aracılığıyla Belgrad Büyükelçiliği ve Büyükelçi Kamil Koperler ile temasa geçildikten sonra teşkilata Yücel adı verildi. Teşkilatın tüzük maddelerini ve iki sayfalık önsözünü bizzat Başkan Şuayb Aziz Efendi kaleme almıştır.
Kurucuları ve Üyeleri
Teşkilatın ilk çekirdeği Kemal Rasim Günsever’in evinde toplanmıştır. Bilindiği kadarıyla Şuayb Aziz, Şerafeddin Ferid, Nazmi Ömer, Muzaffer Ahmed, Fettah Süleymanpasiç ve Mehmed Dalip adlı Türk gençleri kurucu üyelerdi.Teşkilatın başkanı olan Şuayb Aziz 1930 yılına kadar Üsküp’te Ataullah Efendi medresesinde tahsil görmüş ve daha sonra Mısır El Ezher Üniversitesi’ne giderek Fıkıh, Kelam, Tasavvuf konularında dersler görmüş ve üniversiteyi ikincilik ile bitirmiştir. Ankara’ya gidip üniversitede hoca olarak görev yapmak üzere anlaşmış iken Üsküp’e gelmiş ve savaşın çıkıp sınırların kapanması üzerine bir daha Türkiye’ye geri dönememiştir. Çiftçilik yaparak hayatını idame ettirmiştir. Kendisine birçok önemli devlet görevi teklif edildiyse de özellikle kabul etmeyerek teşkilat faaliyetlerine devam etmiştir.
Teşkilatın diğer önemli ismi olan Nazmi Ömer, Belgrad Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. Üsküp’te Tefeyyüz ve Türk öğretmen okulunda öğretmenlik yapıyordu. Tito rejimi sırasında Üsküp İdare Mahkemesi Genel Sekreterliği görevini yürüttü. Teşkilatın veznedarı, Ali Abdurrahman Üsküp’te matbaacılık ile birlikte öğretmenlik yapıyordu. Birlik gazetesini ilk çıkaranlardandır. Adem Ali teşkilatın silah temin ve saklanması işlerini yürütüyordu. Abdülkerim Sezer hukukçudur ve Ağır ceza hakimidir. Teşkilatın genel sekreteri Şerafeddin Ferid Fransızca öğretmenidir. Refik Şerif Mehmed merkez komitesi üyesidir. Mesleği terzilik idi. Daha sonraları memurlukta yapmıştı. Türkiye’nin Belgrad Büyükelçiliği ile temasında yazışmalarını Şerafeddin Ferit ile birlikte hazırlıyorlardı. Ayrıca Hakkı Tevfik, Münir Süleyman, Burhanettin Haşim, Ahmet Halil Mustafa, Necati Recep, Halit Şükrü gibi birçok genç öğretmenler de teşkilatın en önemli üyelerindendi. Kısacası teşkilat eğitim seviyesi yüksek, münevver, ahlak ve fazilet sahibi Türk gençlerinden oluşuyordu.
Teşkilat Yapısı
Teşkilata girildiği zaman Kuran, Bayrak ve tabanca üstüne yemin edilirdi. Bu yeminde Türklük ve Türkiye Cumhuriyeti menfaatleri için gerekirse kanımın son damlasına kadar çarpışıp canımı vereceğim ifadesi oldukça dikkat çekicidir. Teşkilat yapısı olarak gizliliğe dikkat ettikleri ve genel katılımın olduğu zamanlarda içlerinde casusların da bulunabileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak faaliyetleri hakkında konuşmama yoluna gittikleri bilinmektedir. Gerek düzenledikleri kurslarda ve gerekse piknik ve kır gezilerinde daha çok Türkçe kitaplardan kahramanlık yazıları, tarihi zaferler ve şiirleri okutma yoluna giderek gelebilecek muhtelif tehlikeler en aza indirgeniyordu.1945 yılında Belgrad’daki Türk Büyükelçiliğiyle temas sağlandıktan sonra 7 kişiden ibaret olan Merkez Komitesi kurulmuştu. Buna göre Merkez komitesi Başkan Şuayb Aziz İshak, Veznedar Ali Abdurrahman AliSekreter Şerafettin Ferit Süleyman Üyeler Refik Şerif Mehmet, Kemal Rasim İlyas, Fettah Salih Süleymanpaşiç, Abdülkerim Ethem İbrahim adlı münevver gençlerden oluşmuştu.
En önemli teşkilatlanma Üsküp ve Köprülü şehirlerinde olmuştu. Akıl almaz işkencelerde bile gizliliğe riayet edilmesi sayesindedir ki, Köprülü sorumluları Ali Halil Mustafa ve Ahmet Halil Mustafa dışında Köprülü şehrinden bir tek teşkilat mensubu bile ortaya çıkarılamamıştır.
Faaliyetleri
Yücel mensupları yeni Türk harfleriyle ilk Türk gazetesi olan ve halen yayınlanmaya devam eden Birlik gazetesinin ilk sayısını 23 Aralık 1944 yılında çıkarmıştır. Önceleri logosunun yanında minare sembolü olan gazete idaresi daha sonra komünistlerin eline geçmiş ve Yücel mensuplarının gazete ile alakaları kesilmiştir.Üsküp radyosunda ilk Türkçe yayını ve Türkçe eğlence programlarını Yücelciler düzenlemiştir. Teşkilat, ilk Türk öğretmen kurslarını organize etmiş, bu kurslarda Türkçe dersleri dahil birçok ders vermiş, sayısız öğretmen yetiştirmişti. Makedonya’nın en iyi öğretmenlerini teşkil eden birçok üyesi, içinde Türklerin bulunduğu en ücra köylere kadar giderek bu okullar için ilk Türk alfabesini ve ilk okuma kitaplarını ve daha birçok kitapları da hazırlamıştır. Hatta cezaevinde tutuklu bulundukları süre içinde bile Üsküp Türk Tiyatrosu için birçok Tiyatro eserini Türkçe’ye çevirmişlerdir. Bütün bu faaliyetlerden öğretmenlik haricindekiler ücretsiz ve karşılıksız yapılmıştır.
Bu sayılan somut ve yararlı faaliyetlerden daha da önemlisi Makedonya Türklerini, Komünizm ideolojisinden korumuş, onlar arasında Atatürkçülüğü yaymış ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı sevgiyi arttırmaya çalışmıştır.
Bu fedakar insanlar, Bulgarların Üsküp’ü işgal edip kan kusturduğu yıllarda Almanlar ile temasa geçerek gerçekleştirdikleri akıllı politika ile Almanların övgülerine mazhar olarak desteklerini almıştır. Bu yıllarda Üsküp’e Bulgar Belediye Başkanı olarak atanan Kitinçef, Almanlar tarafından ikaz edilmesine rağmen zulümlerine devam etmişti. Bunun üzerine Alman General Rudolph Grayger Yücel mensubu Kemal Salih Bey’in yanında Kitinçef’i çağırarak azarlamıştır. Ayrıca general ve Kitinçef tarafından imzalanan bir belgeyle Türk cemaatine karşı kötü davranılmayacağına dair imzalı bir belgeyi de Kemal Salih Bey’e verilmiştir.Bulgarların Üsküp’ü istila ettiği ve güvenliğin bulunmadığı karışık dönemde Türkiye Cumhuriyeti’nin Üsküp Konsolosluğu’nun güvenliğini Yücel Teşkilatı’na mensup gençler üstlenmişlerdi.
Ayrıca bölgeyle alakalı her türlü istihbarata ait bilgi Yücelci gençler tarafından Türkiye Cumhuriyeti Belgrad Büyükelçiliğine Şuayip Aziz ve Nazmi Ömer tarafından ulaştırılıyordu.
Yücel Teşkilatı Üyelerinin Yakalanma, Sorgulanma ve Mahkeme Süreçleri Ağustos-Eylül 1947’de Yücel teşkilatının birinci grubunun fedakar gençleri tek tek evlerinden toplanmış ve akıl almaz işkenceler ile dolu sorgulama ve 8 yıl süren hapis dönemlerinde çok büyük eziyetler ile karşı karşıya kalmışlardır. İdamlar 27. 02. 1948’te gerçekleşmiştir. Mayıs 1948 ve sonrasında 2. ve 3. Grup tutuklama ve sürgün cezaları peş peşe gelerek bu kahraman insanlar sindirilmek istenmiştir. Akıl almaz işkencelerden sonra Yücel Teşkilatı mensuplarının duruşmaları 19 Ocak 1948′de başladı. Tutuklananların idam edilmesi ve ağır cezalara çarptırılmaları için göstermelik bir miting de tertip etmişlerdi. Türklerin meskun bulunduğu mahallelerde siyasi organ Narodni Front tarafından, Yücelciler aleyhine siyasi toplantılar yapılıyordu. Bu toplantılara katılmayanların emperyalistlerin satılmışları, maşaları olduğu belirtiliyordu. Böylece Türk halkı da psikolojik baskı altında tutuluyordu.Duruşma günü mahkeme huzurunda Birinci Grup’tan 17 kişi bulunuyordu. Bu kişilerin arkasında süngü takılı 17 adet asker de bulunuyordu. Tutukluların avukat tutmalarına izin verilmemiş, yönetim herkese birer avukat tayin etmişti. Ancak avukatlar da duruşma sonrası hapse atılmamak için savunma yapmamışlardı. Beş gün süren mahkemeden sonra 25 Ocak 1948 günü mahkeme kararı okundu. Mahkeme Heyeti Hakim Panta Maria, Savcı Yardımcısı Blagov Popovski ve üyeler Remzi İsmail ve Mehmet Şakir’den oluşuyordu. Dört kişi medeni ve siyasi haklarından mahrum ve mallarının müsadere edilmeleri suretiyle idama mahkum edildi. Birinci Gurup’taki diğer cezalar ise şu şekilde gerçekleşti.
Birinci Grup Mahkumiyetler
İdama Mahkum Edilenler:
1- Şuayb Aziz İshak 2- Ali Abdurrahman Ali 3- Nazmi Ömer Yakup 4- Adem Ali Adem
Yirmi Yıla Mahkum Edilenler:5- Şerafettin Ferit Süleyman (Yücelden) 6- Refik Şerif Mehmet (Özer) 7- Kemal Rasim İlyas (Günsever) 8- Abdülkerim Ethem İbrahim (Sezer) 9- Şefik Ruşit Elmas (Ersoy)
Onbeş Yıla Mahkum Edilen:10- Fettah Salih Süleymanpasiç 11- Muzaffer Ahmet Süleyman (Hocaoğlu)
Oniki Yıla Mahkum Edilenler:
12- Fazlı Vehbi Şükrü (Kadıoğlu) 13- Mehmet Şerif Dalip (Ardıcı) 14- Kemal Rıfat Ferhat (Türkkan)
Onbir Yıla Mahkum Edilen:
15- Said Bilal Halil (Emiroğlu)
On Yıla Mahkum Edilen:
16- Ali Halil Mustafa (Yücel)
Sekiz Yıla Mahkum Edilen:17- Ahmet Halil Mustafa (Yücel)
Birinci Grup Mahkumiyetlerdekiler askeri kamyonlara yüklenerek Söğütlü Cezaevine götürülmüşler ve buradan diğer hapishanelere gönderilmişlerdir. İdam mahkumlarının cezaları ise 27 Şubat 1948′de kurşuna dizilerek infaz edilmiş ve bu kahraman insanlar şehadet mertebesine ulaşmışlardır.Bir hatırata göre, idam cezasına çarptırılan Yücelciler, İdrizova Hapishanesi’nden bir kamyona bindirilerek Suşitsa Köyü’ne götürülmüştür. Köyün girişinde bir kayanın önünde bu 4 kahraman insan kurşuna dizilerek, şehadet şerbetini içmişlerdir. Ancak mezarlarının nerede olduğu bilinmemektedir.
İkinci Grup Mahkumiyetler
Bu idealist Türk gençlerine verilen idam ve ağır hapis cezaları yeterli gelmemiş olacak ki Mayıs 1948′te baskı ve zulüm süreci yeniden başlamıştır. Bu insanlar cezalarını İdrisova Hapishanesi’nde çekmişlerdir.
Münferiden Dokuz Yıla Mahkum Edilen:
18-Ali Malik Yakup (Enderer)
Münferiden Yedi Yıla Mahkum Edilen:
19- Hüsameddin Mehmet
Grup halinde Mahkum Edilenler:
Beş Yıla Mahkum Edilenler:
20- Necati Recep Emin (Çetiner) 21- Münir Süleyman Ali (Eriş) 22- İdris Sait Yunus (Tümçelik)
Dört Yıl Altı Aya Mahkum Edilenler:
23- Burhanettin Haşim (Öğretmenoğlu) 24- Halit Şükrü Halit (Beceren) 25- Halil Sait Yusuf (Yüksel)
Üç Yıl Altı Aya Mahkum Edilenler:26- Fahrettin İslam Şakir (San)
Üç Yıl Üç Aya Mahkum Edilenler:
27- Bekir Salih (Atala)
Üç Yıla Mahkum Edilenler:
28- Refik Ali Osman (Kotanca)
İki Yıl Sekiz Aya Mahkum Edilenler:
29- Refik Ali Fettah (Günay)
İki Yıl Altı Aya Mahkum Edilenler:
30- Hakkı Tevfik Baki (Merter) 31- Yunus Eyüp Yunus (Hacıyunus) 32- Zekeriya Zülfü Eyüp (Varol) 33- Mustafa Salih Ruşit
İki Yıla Mahkum Edilenler: 34- Recep Salih Murtaza (Kumbaracı) 35-Şevki Behlül Kerim (Dirikan) 36- Mehmet Sırrı Liman (Mutluşan) 37- İdris Tevfik Bilal (Yücel) 38- Şükrü Tacettin Ali 39- Yusuf Abidin Ali (Aydın)
Önce İki Yıla Daha Sonra Ayrı Bir Celse’de Beş Yıla Mahkum Edilen:
40- Mustafa Asım Mehmet (Kaftancıoğlu)
Bir Yıl Altı Aya Mahkum Edilenler:
41- Hüseyin İsmail Nezir (Baykal)
Bir Yıl Üç Aya Mahkum Edilenler
42-DidarAli (Vardar)
Bir Yıla Mahkum Edilenler:
43-Fehim Misim Ahmet (Şentürk) 44- Arif Mehmet İbiş (Kuruç) 45- Ferhat Ahmet İslam (Günüç) 46- Fahrettin Müslim
Üçüncü Grup Mahkumiyetler
Üçüncü Grupta 18 kişi Makedonya Probiştip’teki Zletovo Kurşun madenlerinde çalıştırılmak üzere sürgün cezasına çarptırılmıştır.Üçüncü grup operasyonunu sabah saatlerinde dükkânların açılışından önce ayarlanmış bir zaman olarak, topladıkları mensupları yaya olarak, dükkânların önünden geçireceklerdi. Evlerinin kapısını çaldıklarında aradıkları kişi giyimi nasıl halde ise öyle almışlardı. Yalın ayak ise yalın ayak. Ekrem Ali Sakip (Saraçoğlu), takunyalarla kapıya çıkmış ve ayakkabılarını giyme isteği kabul edilmeyerek, o halde götürülmüştü.
Dört Ay Sürgünde Çalıştırılanlar
47- Ekrem Ali Sakip (Saraçoğlu) 48- Ramadan Rasim İlyas (Günsever) 49- Raif Rıfat (Sakarya) 50- Hüseyin Mahmut Kamber 51- Hüseyin Mustafa İskender (Çelik)
Üç Ay Sürgünde Çalıştırılanlar 52- Kani Salih Eyüp (Abacıoğlu) 53- Emin Buba
İki Ay Sürgünde Çalıştırılanlar 54- İlyas Yaşar İlyas (Yaşar) 55- Fahrettin Hasip (Sakarya) 56- Kemal Kazım (Hakimoğlu) 57- Kemal Zülfü Eyüp (Başar) 58- Kemal Şakir 59- Niyazi Eşref (Eldemir) 60- Abdullah Bilal (Emiroğlu) 61- Fahrettin Rıza
Bir Ay Sürgünde Çalıştırılanlar 62- Şemsi Abbas (Kolçalar) 63- Cevdet Yakup (Nukan) 64- Saffet Mahmut
Sonuç
Yugoslavya’nın Köminform(Milletlerarası Komünistler Birliği)’ndan çıkışından sonra 29.11.1950 tarihinde çıkan bir afla bütün siyasi mahkumların cezalarında 7 yıl indirim yapıldı. Bu tarihten sonra Yugoslavya, Batı dünyası ve de Türkiye ile ilişkilerini geliştirdi. 1953 yılında imzalanan Serbest Göç Anlaşması ile de Türkiye’ye yönelik büyük bir göç süreci başladı.Teşkilatın üye ve hatta akrabalarının mahkeme süreçlerinde süründürülmesi ve idamlarla birlikte türlü eziyetler içinde hapsedilmeleri Yugoslavya Türklerinin hiçbir zaman unutamayacakları bir acı hatıra bırakmıştır. Mahkeme görüşmelerinin hoparlörle Üsküp sokaklarına yayınlanması Üsküp Türklerini manevi olarak yıkmıştır. Şüphesiz sırf bu örnek bile kullanılan psikolojik harp taktiklerine en kuvvetli bir delil olmaktadır. Yani aslında cezalandırılan sadece Yücel Teşkilatı değil onun şahsında Tüm Yugoslavya Türkleridir.
Düzmece, gayr-i hukukî mahkemelerde casusluk, terörist, antisosyalist ve hatta anti-Türkçü suçlamalarına maruz kalan Yücel Teşkilatı’ndan Profesör Muzaffer Hocaoğlu bir sohbette:
“Biz herhangi bir istihbarat servisine hizmet edecek, arada Yunanistan ve Bulgaristan var iken Türkiye ile birleşmenin imkansızlığını göremeyecek kadar ahmak değildik. Amacımız özellikle ahalinin, yüzde yetmişini bile Türklerin oluşturduğu, Makedonya’nın bazı bölgelerinde Türklere tam eşitliğin verilmesini, toplumun her hücresine katılımın, ahali sayısına orantılı olmasını sağlamaktı. Ancak aleyhte kimsenin ses çıkarmadığı monte edilmiş duruşmada, bize aklımızın bir köşesini bile işgal etmeyen büyük suçlamalar yüklendi.” demişti.
HAZIRLAYAN: YILMAZ KARAHAN
|