Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Tartışma Konusu
REFERANDUMLA İLGİLİ YAZILAR TÜRKMECLİSİ, 9.08.2010 22:57:01
Türkmeclisi, fikir ve bilgi esasına dayalı bir sitedir.Bildiğiniz gibi particilik noktasında çok fazla öne çıkmayı uygun bulmamaktadır. Ancak referandumla ilgili birden çok makale sitemize gelmiştir.Bundan sonra da gelecektir. Onun için biz de referandumla ilgili makaleleri bu başlık altında tartışmalar bölümünde yer vermek istedik.Bilahare referandundan sonra bu makaleler görüşler bölümüne aktarılacaktır.Saygılarımızla
Sayfa: 1 2 3 4 5
Tartışmaya ilişkin Cevaplar
Basın Musavirliği - (Ziyaretci) 1.09.2010 16:40:29

MİTİNG GİBİ İFTAR YEMEĞİ
Erbaa böyle bir yemek organizasyonu bu güne kadar görmedi.

MHP Erbaa ilçe Başkanlığının düzenlediği HAYIRDA HAYIR vardır iftar yemeği coşkulu geçti. Erbaa Belediyesi Yüzme Havuzu, Halı saha ve etrafında çimler üzerine kurulmuş olan masalarda toplam 2000 sandalyeden hiç boş kalan olmadı aksine yemeğini alıp yer bulamadığından dolayı çimlerin üzerine oturarak yemeklerini yiyen çok insan vardı. Birçok partinin açık hava mitinglerinde toplayamadığı bu kalabalığın iftarda buluşması Erbaa da MHP` li kadroların referandum nedeniyle bir birlerine kenetlendiklerini gösteren delilerdendi.
Toplantıda bir başka güzellikte üst düzey yöneticilerin parti ayrımı yapmadan davet edildikleri toplantılara katılıp yemeklerini yedikten sonra, siyasi program başlamadan mekândan ayrılmaları takdir edilecek bir davranıştı.. Üst düzey yetkili masasında oturan konuklarla konuşmasında; biz yörede yaşayan herkesin yöneticileriyiz, bu nedenle üzüntülerini de, sevinçlerini de nezaket kuralları içinde paylaşmak birlik beraberliğin teşkili açısından asli görevimiz olduğuna inanıyoruz dedi.
Yemekte önce Erbaa ilçe Başkanı Namık ATEŞLİ, MHP İl Başkanı Murat POLAT, Erbaa Belediye Başkanı Ahmet YENİHAN ve Tokat Milletvekili Devlet Eski Bakanı Dr. Reşat Doğru günün anlamı üzerinde birer konuşma yaptılar.
MHP Tokat İl Başkanı Murat Polat; Tokat merkezde yapılan mitinge ve iftar yemeğine katılımlarından dolayı Erbaalılara teşekkür etti. Allah bu güzel birlikteliğimizi artırsın daim eylesin dedi.

Mehmet Koçak - (Ziyaretci) 1.09.2010 16:37:43

Geçmişten Günümüze Demokratikleşme sancıları
Mehmet KOÇAK
29 Ağustos 2010
Bir ülkenin yönetiminde uygulanacak temel esasları belirleyen maddelerin bütününe ANAYASA denir. Kısacası anayasa bir devletin taşıyıcı kolonudur. Diğer bir ifadeyle omurgasıdır. Bu taşıyıcı kolon ve omurga ne kadar sağlam temellere dayandırılırsa o devlet o derece güçlü olur ve o ülkenin insanları o derece temel hak ve özgürlüklerine kavuşmuş olur. Darbeler olmaz ve devlet kurumlarında hukuk dışı yapılanmalardan söz edilemez. İktidarlar vesayetçi güçler tarafından yetkileri gasp edilip yönetime müdahale edilmez&8230;
Kısacası ; hak güçlünün değil hak haklının olur.
Darbecilerin dayattığı antidemokratik anayasalarla idare edilen ülkeler de ise büyük kayıplar verildiği gibi siyasi istikrarsızlık ve iç siyası kavgaların yaygınlaşarak büyüdüğü kaoslar yaşanmıştır ve yaşanmaktadır.
Osmanlı`dan günümüze Anayasaların hazırlanışı, kabul ediliş şekli ve uygulanırlığı konularında en çok tartışmalar yapan milletlerden biriyiz.
1876 Kanun-u Esasîsi, adıyla bir anayasa padişah tarafından atanmış bir komisyonca hazırlanıp, padişah fermanıyla ilân edilmiştir. 1876`dan 1921 yılına kadar ilan edilen bu anayasa ile ülke idare edildi. Osmanlı ve M.Kemal Atatürk`ün Başkanlığını yaptığı Birinci Meclis tarafından ilan edilen Teşkilât-ı Esasîye Kanununu ``1921 Anayasası olarak tarihe geçmiştir.
(Hazırlanışı ve kabul özellikleri bakımından Osmanlı-Türk anayasacılığının en demokratik, anayasa örneğidir. Çünkü Birinci mecliste milleti temsil eden vekillerce baskı altında olmadan taraflarca tartışılmış ve ortak kararlarla belirlenmişti )
Birinci Meclis o zor şartlar altında bile demokratik temayüllere en yakın olabilmiş temsili bir meclisti. (23 Nisan 1920- 1 Nisan 1923) Ancak bu meclisi oluşturan üyelerin razı olmayacakları dayatmaları gerçekleştirebilmek için siyasi oyunlarla bu meclisin varlığına son verilmişti. Cinayetlere varan siyasi oyunlarla meclisin varlığına son verilen meclisi meydana getiren mebuslar inanılmaz baskılar ve siyasi oyunlarla siyasetin dışına itildiler.
Osmanlı`dan Cumhuriyete geçişin en sancılı sürecinde gerçekleştirilen seçimlerle İkinci Meclis oluşturuldu.
İkinci dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi, seçildikten hemen sonra, yeni bir anayasa yapma sorunuyla karşı karşıya kalmıştı. Zira, 1876 Kanun-u Esasîsi resmen ilga edilmemişti. 1921 Teşkilât-ı Esasîye Kanunu da yeni bir devletin ihtiyaçlarını karşılayacak derecede ayrıntılı değildi.
İkinci dönem Büyük Millet Meclisi, yeni bir anayasa yapmak için Anayasa tasarısı Kanun-u Esasî Encümeni tarafından hazırlandı. Yeni Teşkilât-ı Esasîye Kanunu 20 Nisan 1340 (1924) günü kabul edildi.
Öncelikle belirtelim ki, 1924 Teşkilât-ı Esasîye Kanunu, 1876 Kanun-u Esasîsini ve 1921 Teşkilât-ı Esasîye Kanununu açıkça yürürlükten kaldırıyordu.
Birinci Meclisin feshiyle başlayan Osmanlı sonrası Cumhuriyet döneminde yapılan 1924 Anayasası, tek parti egemenliğinin kurulmaya başladığı ve örgütlü bir muhalefetin mevcut olmadığı bir meclis tarafından yapılmıştır..
1961 ve 1982 Anayasaları ise darbe anayasalarıdır.
Kısacası ;
Türkiye Cumhuriyetinde millî iradeyi lâyıkıyla temsil eden bir meclis tarafından yapılmış tek bir anayasa, yoktur..
Tarihinde ilk defa Türk milleti, Anayasa konusunda kendisi için bir karar verme şansını yakalamıştır. Geçmişi darbeler ve askeri müdahalelerin yanında hukuk ve bürokrasi oligarşisinin sebep olduğu siyasi istikrarsızlığı en çok yaşayan Türk milleti geçmişin devamına son vermek için referandumda EVET diyerek bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmelidir.
Çünkü bu anayasa değişikliği
1- Devletin kurumları içindeki hukuk dışı gizli yapılanmalara son verilmek suretiyle darbecilerin koruma zırhını kıracak.
2- Anayasa Mahkemesi ve HSYK (Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu) yeniden formatlanarak ayaklarımıza takılan yargı prangaları çözülecek.
3- Her biri kanun niteliğinde kabul edilip uygulamaya konan Yüksek Askeri Şura kararları yargı denetimine açılacak. Böylece drdudan haksız yere atılan binlerce ordu mensubu haklarını arayabilecek.
4- Fişlemeler tarihe karışacak ve bireysel özgürlükler anayasal güvenceye kavuşacak.
5- Mahkeme kararı olmadığı halde küçük vergi borçlarından dolayı işadamlarımızın dış ülkelerde yapacakları ticari çalışmalar ve serbest dolaşım haklarını engelleyen unsurlar ortadan kaldırılacak.
6- Memur ve işverenler sendikal haklara kavuşacak ve yeni güvenceler sağlanacak.
7- Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı ve devlet kurumlarında haksızlığa uğrayanların haklarını korumak üzere &8216;Kamu denetim Kurulu` oluşturulacak.
8- Demokrasinin vazgeçilmez unsurlarından biri olan partilerin kapatılması zorlaştırılacak parlamentonun işlevliğine ve millet iradesine güç kazandırılacak.
9- Şehit ve gazilerinizin dul eşleri, yetim çocukları ile engellilerin özel haklara kavuşturularak korunmaları sağlanacak.
Yukarıda özetlemeye çalıştığım gibi Referanduma sunulan Anayasa Değişikliği`nin 26 maddesinin hiçbiri ülke bütünlüğümüz ve milli birliğimize zarar verecek hiçbir yanı yoktur aksine destekleyen ve güçlendiren maddelerdir. Bu değişim halkın yönetime katkısını sağlayacağı gibi bu demokrasi çağında darbecilerin dayattığı anti demokratik anayasa ayıbından kurtulmuş olacağız.

Biz bu Referandumda EVET diyeceğiz&8230;
Çünkü değişen ve gelişen dünya şartları içinde dünya siyasetinde etkili ve bölgemizde sözü geçerli bir ülke olmak istiyoruz.
Kısacası daha güçlü ve aydınlık bir Türkiye için ``Referanduma evet diyerek demokrasiye sahip çıkacağız.

Nurullah AYDIN - (Ziyaretci) 31.08.2010 14:46:11

Nurullah AYDIN
31 Ağustos 2010


EVETÇİLERİN VE HAYIRCILARIN AMACI!

Referandum tartışmaları ile ülke; AKP ve karşıtı bloklaşmaya doğru gidiyor. Siyaseten ve hukuken sorumlu fiilen yetkisiz demokratik iktidarlar yerine, siyaseten ve hukuken sorumsuz fiilen yetkili iktidarlar artık gelişen ve küçülen dünyada Türkiye`ye dar geliyor.

Birbirleriyle uyumlu çalışmak ve iş birliği yapmak için düşünülen erkler ayrılığı, birbirinin tekerine taş koyma yarışına dönüşmüş, ideolojik ön yargı ve siyasi saplantılarla alınan kararlar, hukuk kılıfında sunulmaya çalışılmışsa da mızrak çuvala sığmamış, çalınan minâreye kılıf bulunamadığı için kamuoyu tatmin edilememiştir.

Hemen her kesimin talebi kurumlar arası çatışmanın giderilerek, aralarındaki ilişkinin çağdaş normlarda yeniden düzenlenmesidir.

Bunlardan biri, sistemin bütünü ve yargının konumu bağımsızlık, tarafsızlık ve meşruiyet çerçevesinde ele alınarak uluslararası normlara kavuşturulmasıdır. Yürütme ile yargı arasındaki ilişkiler, yargının resmî ideoloji ile evrensel hukuk arasındaki yeri ve yargı kurumlarının nasıl bir seçim sistemiyle şekilleneceği en önemli sorun olarak ortaya çıkıyor.

Adalete erişim ve âdil yargılanma hakkı gibi herkesin ve her kesimin beklediği bu hedeflere ulaşmak için, bir yandan anayasanın II. maddesinde yer alan demokratik laik ve sosyal bir hukuk devletinin icaplarına uygun bir yasal düzenin kurulmasını, diğer yandan da AB`ye üyelik sürecinin zorunlu kıldığı Kopenhag siyasi kriterlerinin gereklerinin yerine getirilmesini sağlayacaktır. Hukuk devleti, devletin üç temel organının ve kamu otoritesini kullanan tüm idari makamların, hukukun sınırları içinde hareket etmekle yükümlü olduğu bir sistemi ifade etmektedir. Devlet otoritesini hukukun üstünlüğüyle sınırlayan bu ilkenin asıl amacı, yönetimde keyfîliği önleyerek, bireylerin geleceğe güvenle bakabildikleri bir sistemi inşa etmektir.

Demokrasi ve hukuk devleti ilkelerinin teminatı olan ve insan haklarını garanti eden, azınlık haklarını koruyan ve bu haklara saygı duyan istikrarlı kurumların oluşturulmasıdır. Hukuk devleti, en basit tanımıyla, her türlü eylem ve işleminde hukuka uyan devlettir. Devlet organlarının eylem ve işlemlerinde keyfi davranmalarını, hukuk dışına çıkmalarını engellemenin bilinen en iyi yolu, bunları çağdaş standartlarda bağımsız ve tarafsız bir organın denetimi altına almaktır. Geleneksel anlayışta, bu denetim yargıya verilir. Yargı, hem bireyler arasındaki uyuşmazlıklara hukuk düzeni içinde çözümler üretecek, hem de devlet organlarının eylem ve işlemlerini hukuka uygunluk açısından denetleyecektir. Buna göre yargının, yürütme ve yasama organlarının müdahalelerine karşı bağımsız, bunların işlemleri hakkında hüküm verirken de tarafsız olması esastır.

Eğer hukuk gücünü, devlet şeklinde örgütlenmiş millet iradesinden alıyorsa, o devlet gerçek bir hukuk devletidir.

Anayasal denetim konusunda batı demokrasilerinde genel uygulama, anayasa mahkemeleri üyelerinin tümünün veya büyük bölümünün siyasi organlarca seçilmesidir. Amaç, iddia edildiği gibi, anayasa mahkemelerini siyasi iktidarların etkisi altına almak değil, kanunları iptal etmek gibi olağanüstü bir yetkiyle donatılmış olan bu mahkemelerin demokratik meşruiyetini güçlendirmek ve kararlarının kamuoyunda kabul edilebilirliğini artırmaktır.

Avrupa ülkelerinin çoğunda Anayasa Mahkemesi üyelerinin tümü parlamentolar tarafından seçilmektedir. Batı demokrasileri arasında anayasa mahkemesi hakimlerinin seçimini parlamento iradesinden tümüyle koparmış Türkiye`den başka hiçbir ülke yoktur.

Statükonun devamından yana olanların temel endişesi, bu tür vesayetçi süzgeçler ve filtrelerden arındırılmış, evrensel standartlara uygun bir demokratik rejimin ayak seslerini duyuyoruz. Hayali korku ve senaryolarla Türkiye`yi ilelebet ikinci sınıf bir demokrasiye, bir yarı-demokrasiye mahkûm etmeye kimsenin hakkı yoktur. Türk halkı, çok partili siyasi hayat deneyimiyle, kendi kendisini idâre etme rüştünü fazlasıyla ispat etmiştir.

12 Eylül 2010 tarihinde yapılacak referandumda ``Anayasa değişiklik paketi´´ne evet diyenler demokrasiyi, hayır diyenler ise vesayet rejimini tercih edenler olarak mı tarihe geçecek?

Görülen tartışma, tarafları belirginleştiriyor. Anayasa değişiklik paketine evet diyenler demokrasiyi, insan haklarını, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını isteyen ve savunanlar mı dır? Hayır diyenler ise Tanzimattan bu yana devam eden vesayet rejimini, askeri darbeleri siyasi menfaatleri için savunan demokrasi karşıtı kişilermidir?. Türkiye şu anda hukuk devleti değildir. Darbe mahsulü bir ``anayasa´´ ile hukuk devleti bağdaşamaz. Doğru ama Anayasa değişiklik paketinin referandum ile evet oyları ile gerçekleştiğinde ``Hukuk devletine´´ yol mu açılmış olacak? Sanmıyorum. Demokrasiye de, hukuk devletine elveda deyip totaliter rejimin oluşumuna zemin hazırlanmış olacaktır.

GüNüN SöZü: Her konuya tek yönlü bakarsan yanılırsın.
Özcan PEHLİVANOĞLU - (Ziyaretci) 29.08.2010 13:18:15

Saygıdeğer Basın Mensupları ve Muhterem Katılımcılar;

Yetmiş sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu bir platform olan Türk Dayanışma Konseyinin, kuruluş temsilcileri olarak, yaşamakta olduğumuz referandum süreci ile ilgili görüş ve düşüncelerimizi, saygıdeğer medyamız vasıtasıyla aziz milletimizle paylaşmak üzere, bu toplantımızı düzenlemiş bulunmaktayız.

Sözlerimizin başında, hepinize hoş geldiniz der, en iyi dileklerimizi sunarız.

Değerli Basın Mensupları

Bugüne kadar Türk Dayanışma Konseyi olarak, Ülke meseleleri ile ilgili görüş ve düşüncelerimizi yine medyamız aracılığı ile milletimizle birçok defa paylaşmıştık.

Yaşamakta olduğumuz referandum süreci ile ilgili görüş ve düşüncelerimizi ortaya koymak maksadıyla böyle bir toplantıyı planlamamıştık.

Planlamamıştık, çünkü bize göre referandum, seçmenlerin hür iradeleri ile tercihlerini ortaya koyacakları bir halk oylaması niteliği taşır.

Ama görüyoruz ki, seçmenlerin hür iradelerine tehditle, şantajla, vaatlerle, rüşvetle, adil olmayan yöntemlerle ipotek konulmaya çalışılıyor dahası hür iradeye pranga vurulmak isteniyor.

İktidar ve özellikle Başbakanın söylem ve eylemleri toplumu kutuplaştırıyor, ayrıştırıyor ve cepheleştiriyor.

Açıklama yapmak zarureti hissetmemizin sebebi, Başbakanın sivil toplum kuruluşlarını oylarının rengini belli etmesi yönünde açıklama yapmaya zorlaması, üstelik bu konuda tehdit olarak algılanabilecek ifadeler kullanmasıdır.

Bilindiği gibi sayın Başbakan, alanlarda ve demeçlerinde ``bazı sivil toplum kuruluşları evet dese de yeterli değil´´, ``Sessiz kalanlar bilesiniz ki yarın huzurumuza geldiğinizde bizde sessiz kalırız´´ ,``Bitaraf olanlar bertaraf olur, bunu böyle bilesiniz´´ gibi cümleler kullanmıştır.

Yani Başbakan toplumu tehdit etmiştir!

Aslında Başbakan ``ya yanımda olur evet dersiniz, ya da sizi darmadağın ederim, size hayat hakkı tanımam´´ demeye getiriyor.

Bugün artık Başbakanın evet oyu alabilmek için, tehdit, şantaj, vaat gibi akla gelebilecek her yolu denediği net bir şekilde ortaya çıkmıştır.

Türk siyasi hayatında örneğine ilk kez rastladığımız bu anti demokratik tutumun insan haklarına da aykırı olduğu açıktır.




Bizler Türk Dayanışma Konsey Olarak;

İçinde bulunduğumuz referandum sürecinde, sivil toplum kuruluşlarının, sendikaların, iş dünyası teşkilatlarının, odaların, borsaların oy rengini açıklaması yönünde zorlanmalarını, tehdit edilmelerini hem gayri ahlaki buluyor, hem de şiddetle kınıyoruz.

Değerli Basın Mensupları;

Bizler, 70 sivil toplum kuruluşunun temsilcileri olarak; üyelerimiz tarafından bizlere verilen yönetim vekâletine dayanarak, ülkemizin ve aziz milletimizin götürülmek istendiği karanlık dehlizleri görerek, bu aldatma ve kandırmadan ibaret anayasa değişiklik paketine, tüm şantaj ve tehditlere rağmen ``Hayır´´ diyeceğimizi ilan ediyoruz.
Neden Hayır dediğimizi hür irademizle ve gerekçeleriyle Türk kamuoyuna açıklamak istiyoruz.

Buradan Aziz Türk Milletine sesleniyoruz!

Önümüze konulan anayasa değişiklik ``paket´´i ne toplumsal ne de siyasal anlamda bir mutabakatın ürünüdür. Aksine işbaşındaki iktidarın despotik bir dayatmasıdır. Bu sebepten toplumsal uzlaşmayı temsil etmesi gereken anayasa, şimdiden toplumsal ayrışmanın, hatta toplumsal çatışmanın ciddi bir dinamiği haline gelmiştir.

Hâlbuki1982 anayasasında bugüne kadar 86 madde iktidar ve muhalefet partilerinin birlikte ve büyük çoğunlukla ittifakı ile değiştirilmiş ya da bazı maddelere eklemeler yapılmıştır.

Yani bu ülkede ilk defa anayasa değişikliği yapılmıyor!

Paket olarak dayatılan bu anayasa değişikliğinin toplumun ihtiyaçlarına cevap vermek için hazırlanmadığı ortadadır.

Yapılan bu değişiklikler, aralara belli kesimlerin hoşnut olacağı ve kimsenin de itiraz etmeyeceği maddeler serpiştirilerek, süslenip makyajlanarak iktidarın ihtiyaçlarına ve gerçekleştirmek istedikleri karanlık hedeflere göre hazırlanmıştır.

Toplumun duyarlılıklarını ve acılarını istismar eden bazı maddelerin pakette yer alması, özellikle referandumun kabul ettirilmesi için gündeme getirilmiştir.

Bu değişikliklerin ne demokrasi ile nede insan hakları ile alakası yoktur. Bu bir AKP anayasa metnidir.

Vitrine konan bazı maddelerden örnekler vererek konuyu irdelemek istiyoruz.

Bu paketteki temel insan hak ve özgürlükleri konusunda ki değişiklikler &8211;ki kadınlara, yaşlılara, engellilere pozitif ayrımcılık, çocukların istismarının önlenmesi gibi &8211;zaten altına imza attığımız uluslar arası sözleşmelerle taahhüt ettiğimiz konulardır. Anayasamızın 90.cı maddesi, insan hak ve hürriyetleri ile ilgili sözleşmeleri anayasanın üstünde görmektedir. Bu konularla ilgili mevzuatımızda sözleşmelere uyumlu hale getirilmiştir. Kaldı ki bu konuda eksiklikler varsa her zaman düzeltilebilir.

Bu konuların referanduma sunulması doğru bir tavır mıdır?

Referandumda hayır çıkarsa, bu temel hak ve özgürlükler uygulanmayacak mıdır?
Eğer 8 yıldır bu konularda bir ilerleme kaydedilmemişse, İktidarın yönetim becerisindeki zafiyetinden değil midir?

İktidar, bu konuları istismar alanı olarak kullanmakta ve bu pakette geçirmek istediği maddelerin yanında, insan temel hak ve hürriyetleri ile ilgili maddeleri, Amerikan pazarlama tekniği ile promosyon olarak millete sunmaktadır.

Diğer taraftan seyahat hürriyeti ile ilgili değişiklikle vergi kaçırma fiilini işleyenler ve asker kaçakları yurt dışına çıkabilecekler hatta kaçabileceklerdir. Başka bir deyişle suç işlemek adeta anayasal bir himaye altına alınarak teşvik edilmektedir.

AKP yöneticileri ve yandaş tüccarlar acaba kendileri için kurtuluşu yurt dışına kaçmakta mı görüyorlar?

Ayrıca geçici 15.ci maddenin kaldırılmasıyla 12 Eylül cuntacılarıyla hesaplaşacaklarını söylemeleri külliyen yalan ve aldatmacadır. İlgili madde için zaman aşımı durumu ve dokunulmazlıklar kalkmadığı sürece ve yine sanık lehine kanunun uygulanması prensibi yürürlükte iken, 12 Eylül darbecilerine hesap sormak mümkün değildir.

Bu konuda ne yazık ki, 12 Eylül`ün mağdur ve mazlumları kandırılmakta, istismar edilmekte ve bazıları propaganda aracı olarak kullanılmaktadır.

Yine sormak isteriz ki, kişisel bilgilerin korunması anayasal güvence altına alınmadığı için mi, hiçbir dönemde olmadığı kadar bu iktidar döneminde ayaklar altına alınmıştır?

Ayrıca Kamu denetçiliği ile ilgili madde demokratikleşme konusunda şaşalı bir şekilde takdim ediliyor. Devletin işleyişini denetleyecek böyle bir kurumun görev ve yetkilerinin iktidar tarafından belirleneceği ve kadrolaşma alanı olarak kullanılacağı göz önüne alındığında ``vay ülkemizin haline´´! demekten kendimizi alamıyoruz..

Diğer taraftan memurlara toplu görüşme yerine, toplu sözleşme de bir aldatmacadır. AKP 2002 yılında memurlara grev hakkı vereceğinin sözünü vermiş olmasına rağmen bu değişiklikte grev hakkı yoktur.

Toplu Sözleşmede sendikalar ve hükümetler anlaşamazsa İktidar tarafından seçilen Hakem Kurulu karar verecektir. Bu durumda memurların kazanımı ne olacaktır?



Sayın Basın Mensupları

Aslında bu anayasa değişiklik paketinin esasını Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu `nun yapısını değiştirmek teşkil etmektedir. Bu durum, yasama ve yürütmeyi elinde tutan AKP`nin yüksek yargıyı da ele geçirme operasyonudur.

Hepimizin bildiği gibi Demokratik Parlamenter rejimin devamı yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız çalışması yani kuvvetler ayrılığı prensibine dayanır.

Yasama, yürütme ve yargının bir elde toplanmasının adı artık demokrasi değil diktatörlüktür.

Ayrıca Anayasa Mahkemesinde yapılmak istenen değişiklinin esas amacının, bu dönemde kurulan soygun, vurgun, talan düzeninin müstakbel sanıklarını ve etnik bölücüleri, Yüce Divan`da yandaş hakimler eliyle aklamak olduğu iyice gün yüzüne çıkmıştır.
HSYK`nın üye seçimi ve üye yapısı ince ince hesaplanarak Adalet Bakanı`nın emrinde bir kurul haline getirilmekte böylece yargı tamamen siyasete teslim edilerek, yandaş yargı oluşturulmak istenmektedir.

Yine Anayasa Mahkemesi ile ilgili değişiklikte, yüce divan kararlarına yeniden inceleme yolu açılacak, bölücülük ve PKK ile işbirliği suçundan milletvekilliğinden azledilen kişilere, milletvekillikleri iade edilecektir.

Ayrıca bu pakette 9. Madde ile mevcut anayasa da eylem ve söylemleri ile partisinin kapatılmasına sebep olan milletvekillerinin, milletvekilliğinin düşmesine yönelik düzenleme ortadan kalmaktadır. Yani Mecliste her türlü bölücülük serbest hale gelmektedir.
Değerli Basın Mensupları;

Bu Anayasa değişikliğinin, AB, ABD ve etnik bölücü terör örgütünün istekleri doğrultusunda, iktidar tarafından yürütülen ama milletimizi çileden çıkaran, Habur görüntüleri ile şimdilik kesintiye uğrayan ``Açılım´´ projesine de alt yapı oluşturduğu Başbakan tarafından itiraf edilmiştir.

AKP, Türk Milletinin bekasını tehdit eden, dıştan güdümlü yasaları çıkarabilmek ve dış mihrakların taşeronu olan PKK`nın isteğine cevap veren milli devletin, üniter yapının, milli kimliğin ortadan kaldırılacağı federatif yapılanma için, yeni Anayasa değişikliklerinin 2011`den sonra gündeme getirileceğini de ilan etmiştir.

Milletimize onaylatılmak istenen bu Anayasa değişiklik paketi ise, yıkım projesinin anayasal ilk adımıdır.

Kısacası ülkemizin birlik ve bütünlüğüne kasteden, Türk milletinin kardeşliğini ortadan kaldırmayı amaçlayan adına ``Açılım´´ denilen yıkım projesi Türk Milletine onaylatılmak istenmektedir.



Değerli Basın Mensupları

Bizler Türk Dayanışma Konseyi olarak;

Referandumda,

- Sözde demokrasi adına paketin içine serpiştirilmiş tuzaklara ``HAYIR´´ diyoruz.

- Bu Anayasa Değişiklik paketi ile Devletimizin kuruluş felsefesini ve temellerini sarsarak, milli birlik ve bütünlüğü yok etmenin alt yapısı hazırlandığı için, Cumhuriyetimizi ve milli üniter devlet yapımızı koruma ve kollama adına ``HAYIR´´ diyoruz.


- Türkiye Cumhuriyeti`nin kuruluşunu ve milli mücadeleyi bir türlü hazmedemeyenlerin, Sevr destekçilerinin, kendini Türk değil, Türkiyeli hissedenlerin isteklerine cevap veren bu değişikliklere ``HAYIR´´ diyoruz.

- Hiçbir ciddi devletin tartışmadığı ve tartışılmasına izin vermeyeceği konuları, sözde demokratikleşme ve sivilleşme adı altında tartıştıran bu zihniyeti önleme adına ``HAYIR´´ diyoruz.


- İktidarın zihinlere soktuğu etnik köken fitnesi devam etmesin diye ``HAYIR´´ diyoruz.
- Yasama, yürütme ve yargının tek bir gücün eline geçerek demokrasinin diktatörlüğe dönüşmesini ve yeni Führer`lerin oluşmasını engellemek için ``HAYIR´´ diyoruz.

- Etnik bölücülüğe ciddi seviyede cüret kazandıran bu sakat siyasi anlayışa artık yeter, artık dur demek için `` HAYIR´´ diyoruz.


- Bölünmüş Türkiye projelerine, yeni Habur görüntülerine fırsat vermemek için ``HAYIR´´ diyoruz.

- Bölücü terörün hedef ve taleplerinin AKP zihniyetinin söylem ve eylemleriyle birçok noktada örtüştüğünü gördüğümüz için ``HAYIR´´ diyoruz.


- Türkiye`nin işsizlik, yoksulluk, açlık, yolsuzluk ve özellikle terör gibi gerçek gündemi ortadayken, gündemin üstünün seviyesi giderek her geçen gün düşen referandum tartışmaları ile örtülmesine karşı olduğumuz için ``HAYIR´´ diyoruz.

- Terör Anadolu`nun iç merkezlerine kadar yayılmışken, Doğu ve Güneydoğu`da adeta iç savaş ve kalkışma provaları yapılırken, Demokratik özerklik ve Türk Bayrağının yanına ikinci bir bayrak konulması talep edilirken ve BM`lerin konuya el atması yönünde fütursuzca beyanlar verilirken sessiz kalan bu hükümete ``HAYIR´´ diyoruz.


- Medya`da, iktidara yandaş yazarçizer ve dışarıdan güdümlü kişilerin aylardır, Türk milletinin algısını değiştirmeye yönelik bölünme senaryolarını ayyuka çıkarmasına zemin hazırlayan ve destek veren AKP politikalarının son bulması için ``HAYIR´´ diyoruz.

- Darbelerden hesap sorma, vesayet kaldırma, demokrasi getirme gibi değerler üzerinden yapılan istismarlara son vermek için ``HAYIR´´ diyoruz.


- Toplumsal huzursuzluk alanlarının genişlemesine, cephelerin derinleşmesine, ülkemizin yeni sosyal krizlere sürüklenmesine karşı olduğumuz için ``HAYIR´´ diyoruz.

- Vurguncuların, soyguncuların, haram lokma yiyenlerin hesap vermekten kurtulmasına müsaade edilmemesi için ``HAYIR´´ diyoruz.


- Türkiye`nin daha ezik, daha çaresiz, daha yoksul bir ülke durumuna düşürülmesinin engellenmesi için ``HAYIR´´ diyoruz.

- Sekiz yıllık yıkım sürecinin artarak devam etmesinin önüne geçmek ve Türk Milletine biçilmek istenen kefeni yırtmak için ``HAYIR´´ diyoruz.


- Türk Kamuoyuna Saygılarımızla Arz Ederiz.
-
Türk Dayanışma Konseyi

































TÜRK DAYANIŞMA KONSEYİNİ OLUŞTURAN ÜYE KURULUŞLAR


Aydınlar Ocağı Genel Merkezi(İstanbul)
Azerbaycan Kültür Derneği
Avrasya Kültür Derneği?
Avrasya Kültür Sanat Birliği Derneği
Başkent İktisatçılar Eğitim Yardımlaşma Dayanışma Derneği
Bayır Bucak Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği
Bilişim 2023 Derneği
Birleşik Emekliler Derneği
Devlet Denetim Elemanları Derneği
Doğu Türkistan Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Merkezi (Kayseri)
Doğu Türkistan Kültür ve Yardımlaşma Derneği (Ankara Şb.)
Eğitim 2023 Derneği
Ekonomi 2023 Derneği
Enerji 2023 Derneği
Hacettepe ve Beytepe Kampüsü Mezunları Sosyal Yardımlaşma Derneği
Irak Türkleri Yardımlaşma Derneği
Kadın Hareketi Derneği
Kıbrıs Türk Kültür Derneği
Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği
Milliyetçi İşadamları Derneği (MESANDER)
Özürlüler Kültür ve Dayanışma Derneği &8211; (Öz-Bir)
Polatlı Kırım Türkleri Derneği
Siteler Sanayici ve İşadamları Derneği
Teknik Öğretmenler Derneği
Terör Mağdurları Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (Şehit Aileleri)
Ticaret ve Turizm Mezunları Derneği
Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği
Türk Dünyası Kadınları Dostluk ve Dayanışma Derneği-(TÜDKAD)
Türk Hukuk Enstitüsü Derneği
Türk Ziraat Yüksek Mühendisleri Birliği Derneği
Türkiye Kırgızistan Dostluk Derneği
Türkiye Türkmenistan Dostluk Derneği
Ulaşım 2023 Derneği
Ülkücü Teknik Elemanlar Derneği (ÜLKÜ &8211;TEK)
Ülkücü İşçiler Derneği
Ziraatçılar Birliği Derneği
Gazi Eğitim Mezunları Vakfı
Gazi Üniversitesi Müh.- Mim. Fak. Mezunları Vakfı
Karadeniz Teknik Üniversitesi Mezunları Vakfı
KÖK Sosyal ve Stratejik Araştırmalar Vakfı
Kırım Gelişim Vakfı
Teknik Eğitim Vakfı
Türk Aydınlar Vakfı
Türk Bilim Araştırma Vakfı (TÜBAV)
Türk Veteriner Hekimler Birliği Vakfı
Türk Ziraat Mühendisleri Birliği Vakfı
Türkiye İlahiyatçılar Birliği Vakfı
Türkiye Kamu Çalışanları Vakfı (TÜRKAV)
Türkiye Sağlık Çalışanları Eğitim ve Dayanışma Vakfı (TÜSAV)
Türkiye ve Türk Dünyası İktisadi ve Sosyal Araştırmalar Vakfı (TİSAV)
Türkiye Eğitim Çalışanları Kalkınma Dayanışma Vakfı
YÖRTÜRK Yörük Türkmen Vakfı Genel Merkezi &8211; (Ankara)
Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu (TÜRKİYE KAMU-SEN)
Uluslararası Avrasya İnsan Hakları Federasyonu
Kırım Tatar Dernekleri Federasyonu
Kırım Tatar Milli Hareket Teşkilatı Türkiye Temsilciliği
Orman Mühendisleri Odası
Veteriner Hekimler Merkez Birliği Merkez Konseyi Başkanlığı
Türkiye Haber &8211; İş Sendikası
Türk Enerji-Sen
Türk Büro-Sen
Türk Sağlık-Sen
Türk Tarım Orman-Sen
Türk Eğitim- Sen
Türk Ulaşım-Sen
Türk Diyanet Vakıf-Sen
Türk Haber-Sen
Türk İmar-Sen
Türk Yerel Hizmet-Sen
Türk Kültür Sanat-Sen
Türk Emekli &8211; Sen
Özcan Pehlivanoğlu - (Ziyaretci) 27.08.2010 14:15:47

HALK OYLAMASININ ARKA PLÂNI
NE YAPMALI?
12 Eylül 2010 tarihinde yapılacak halk oylaması, yabancı karşılığıyla referandum, ülkenin geleceğini tayin edici bir önemli adımdır. Ancak, millet olarak bunun tam farkında mıyız? Neden &65533;EVET&65533; veya neden &65533;HAYIR&65533; oyu kullanılacağının bilincinde tam değiliz. Kısaca Türk Milleti halk oylamasına fikren hazır değildir.
Görüldüğü kadarıyla vatandaş rey verdiği ve tuttuğu partiye göre oyunu şekillendirecektir. Bu, en büyük yanlıştır ve Türkiye&65533;de halk oylamasına uygun bir ortamın bulunmadığını gösteren bir işarettir. Vatandaşın haber alma kaynakları tarafsız değildir, güdümlüdür. Fikir ve düşünce hürriyetinin gerçek anlamıyla bulunduğu, demokrasiye has basının yer aldığı ülkelerde halk oylaması bir ölçü ve ayar olabilir. Ülkemizdeki şartlar buna uymamaktadır. Basın ve yayın kuruluşları görevlerini gerektiği gibi yerine getirememekte, gerçekleri çekinmeden Meslek ve Basın Ahlâkı Yasasına uygun olarak ortaya koyamamaktadır. Genelde demokrasinin basını bulunmadığı için halk olup bitenleri öğrenememektedir.
Anayasalar değişmez metinler değildir. Ancak, her gelen iktidarın kendi çıkarlarına göre sürekli değiştireceği, dış dayatmalarla şekillenen metinler de değildir. Bugün maalesef, her gelen iktidara kendine uygun bir anayasa yapmasının yolu açılmaktadır. Asıl gaye anayasa değişikliği değil; Türk devlet yapısının egemen güçlerin isteğine göre değiştirilmesidir. Bunun için kurumlar tanınmaz hale getirilmekte, başkalaştırılmakta, engel görülenler ise yıpratılmaktadır. Anayasa Mahkemesi ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu&65533;nun üye sayısının çoğunluğu eğer iktidar yanlısı olsa idi; ne değişikliğe, ne de halk oylamasına ihtiyaç kalmayacaktı.
Maalesef son anayasa değişiklikleri üzerinde siyasi çekişmeler yüzünden tam bir mutabakat sağlanamamıştır. Geniş mutabakatın sağlanamadığı bir ortamda yapılan düzenlemeler, Devletin değil; partilerin metinleri olur. Bu da ülkeyi kargaşa ortamına sürükler.
12 Eylül&65533;de oylayacağımız anayasa değişiklikleri, ne 12 Eylül&65533;den öç veya rövanş almaktır; ne de Kenan Evren Anayasası olarak ifade edilen 1982 Anayasası&65533;na tepki göstermektir. Darbecilerden hesap sorma sahte gösterilerine aldanmayalım. 12 Eylül&65533;e karşı haklı tepkilerimizi kimseye kullandırmayalım. 12 Eylül&65533;e takılıp kalmayalım. Günümüzdeki yeni 12 Eylülleri ve sivil darbeleri fark edebilelim. Eğer hesap sorulmak istenseydi; 15. madde kaldırılırdı. İç Hizmet Yasasının 35. maddesi düzeltilirdi. Darbe edebiyatı yapanlar Evren&65533;i en iyi şekilde ağırlayanlardır.
Aslında TSK&65533;nin iç hizmet yasasının 35. maddesini değiştirmekle de iş bitmemektedir. Anayasada her anayasal kurumun tanımı ve görevleri belirlenmiş olmasına rağmen, TSK için bu söz konusu değildir. &65533;Cumhuriyeti koruma ve kollama&65533; açıklığa kavuşturulmalıdır. Kurumları yıpratmaktan vazgeçilmelidir.
Varılmak istenen hedefi görelim. Bu değişiklikler birer öncüdür. Bugün arkadan dolanarak yapılmak istenen değişikliklerle varılmak istenen hedef, Türkiye&65533;nin mili devlet, üniter yapı ve milli kimliğinin tahrip edilmesidir. İleride Türkiye&65533;yi Türkiye yapan Anayasanın temel giriş maddelerini değiştirmektir. Ülkenin omurgası değiştirilerek ona yeni bir şekil verilmesinin yolu açılmaktadır. Türkiye&65533;ye dışarıdan çok milletlilik, çokkültürlülük, egemenliğin birileriyle paylaştırılması, milli ve üniter yapının ve milli kimliğin değiştirilmesi dayatılmaktadır. Hedef, Türksüzleştirilmiş arkeolojik kalıntıya dayalı bir Anadolu Cumhuriyetidir. Demokratik ve sivil anayasa adı altında, 1919 ve 1920&65533;lerde gerçekleştirilemeyenler, savaşsız bir ortamda ve barış içinde gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır.
&65533;Ben milli iradeyi temsil ediyorum, her kurum ve kuruluş benim istediğim gibi olacak&65533; anlayışı demokrasiyle bağdaşmaz. Bu anlayışta hazırlanan, şahıs ve parti diktasına bizi götürecek değişiklikler, demokrasiye kan kaybettirir. Sandıktan çıkıp belirli bir süre ülkeyi yönetmekle görevlendirilenler, gayet tabii milli iradeyi temsil etmektedirler. Ancak, Devletin var oluş ve kuruluş felsefesiyle, milli hedefleriyle ileride ters düşecek, öncü rolü oynayacak değişiklikleri pazarlayamazlar. 12 Eylül halk oylamasında ülkeyi bekleyen tehlike budur. İki üç dilli ve devletli, milletli Türkiye!
Mevcut siyasi iktidarın onayıyla bir ara kurulan Anayasa Komisyonu ve hazırlanan taslak ve taslaklar; Türk Milleti, Türk kimliği, Atatürk Türkiyesi, ülkenin birlik ve bütünlüğü, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü gibi ifadelere karşı tavır almıştır. Cumhurbaşkanı ve milletvekili yemininden &65533;Büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda&65533; ifadesi çıkarılmıştır. Bu maksatlı bakış tarzının ilerideki değiştirmelerde de rol oynayacağı açıktır. Farklılıkların kutsallaştırılması, birlik ve beraberliğin dinamitlenmesi bazılarınca demokratikleşmedir.
Kendisini Türk değil; ama Türkiyeli hissedenlerin, Türkiye Cumhuriyeti&65533;nin kuruluşuna ve Milli Mücadele&65533;ye karşı olan ihanet ittifakının halk oylamasında &65533;evet&65533; demesi normal karşılanmalıdır. Ama bunun aksini düşünenler, kendisini Türk Milletine mensup kabul edenler, etnik taassuptan uzak olanlar, milli kimliğinin Türk olduğu bilincinde olanlar, bir kere daha düşünmelidirler.
Halk oylamasındaki konu sadece teknik hukuki bir değişiklik değildir. Dış dayatmaların etkisiyle Türkiye&65533;ye yörünge değiştirtmektir. Biz Milli Mücadele&65533;yi çok zor şartlar altında yaparken ve onu Cumhuriyet&65533;le taçlandırırken, iki-üç ayrı millet ve devlet kurmak için yapmadık. Eğer bunu kabul etseydik; Milli Mücadele&65533;yi yapmaz, Sevr şartlarına bağlı kalırdık. Bundan dolayı &65533;tek devlet, tek millet, tek bayrak&65533; sözlerini sık sık tekrarlayanların arkası gelecek olan bugünkü değişikliklere evet demeleri akıl alacak bir şey değildir.
12 Eylül&65533;de vereceğimiz oyla Türkiye&65533;nin ileride nasıl bir devlet olacağını oylayacağız. 12 Eylül&65533;ün öcünü almanın bununla bir ilgisi yoktur. Birilerinin dolduruşuna gelmeyelim. 12 Eylül 1980 sonrasının dağınıklığından ve şaşkınlığından kurtulalım. Tek patronlu, küreselleştirilen Dünyanın ve Yeni Dünya Düzeninin tuzaklarını fark edelim. Siyasi tuzaklara ve oyunlara alet olmayalım. Genel Seçimlerde iktidar partisine oy vermiş olsak dahi; 12 Eylül&65533;deki oyumuzun başka bir şey olduğunu kavrayalım.
Haklı ve haysiyetli tepkimizi ortaya koymanın, endişelerimizi dile getirmenin, siyasi tartışmalarda yer almak veya polemiğe girmekle hiçbir ilgisi yoktur. Onu fazlasıyla yapanlar zaten ekranlardan taşmaktadır. Tam tersine gerçekleri dile getirmek ve kamuoyunu aydınlatmak, aydın ve vatandaş olmanın sorumluluğudur.
Anayasada Türk Milletine bir bütün olarak bakılmalıdır. Kimseye imtiyaz sağlanmamalıdır. Vatandaşlar arasında daha fazla eşitlikçi olalım. Daha fazla eşitlikçi olmak ve kimlik tanımak demek; Devletin dili Türkçe&65533;ye rakip bazı dilleri ve yapay kimlikleri Anayasaya taşımak, Anayasa metninden Türklüğü dışlamak değildir. Ülke sanki açık arttırmaya çıkarılmış gibi Devlete ve egemenliğe ortak aramaya kalkmayalım. Devletin meşruiyeti, devlet olma niteliklerini ve egemenliğini ona buna devretmek ve paylaştırmak değildir. Hiçbir ciddi devletin tartışmadığı ve tartıştırmadığı konuları biz demokratikleşme ve sivilleşme diye yutturmayalım. Yutturmak isteyenlere karşı da reyimizi kullanalım.
Halk oylamasının ilerideki hedefleri ve varılmak istenen asıl gaye ve şifreler göz önüne alındığında aşağıdaki soruları cevaplandırmalıyız:
&65533; Demokrasinin rafa kaldırılmasına, parti ve şahıs diktası kurulmasına evet mi diyeceğiz?
&65533; Hukuk devletinin parti devletine, bağımsız ve tarafsız yargının bağımlı ve taraflı hale dönüştürülmesini demokratik bir açılım olarak mı kabul edeceğiz?
&65533; Açılım maceralarıyla ülkeyi tanınmaz hale getirici, insanlarımızı birbirlerinden ayırıcı ve soğutucu, birbirine ötekileştirici gidişe oyumuzla tepki göstermeyecek miyiz?
&65533; Hep şikâyetçi olduğumuz insanlarımızın kamplaştırılmasını arttırıcı gidişe evet mi diyeceğiz?
&65533; Kuvvetler ayrılığı prensibini ortadan kaldırıp her kurum ve kuruluşu, başkalaştırıp İcranın, iktidarın emrine sokucu kuşatmaya, tehlikeli gidişe evet mi diyeceğiz?
&65533; Türkiye&65533;de Türk&65533;e karşı sürdürülen etnik ırkçılığa onay mı vereceğiz?
&65533; Hedef alınan değiştirmelerle birlikte Anayasada Türklük ve Türk Milleti vurgusunun dışlanmasına evet mi diyeceğiz? Bakanlar Kurulu&65533;nun, bu gibi tavsiyelerde bulunan bir malum vakfın (TESEV) raporunu görüşmeye açması asıl niyeti ortaya koymuyor mu?
&65533; Devletin dilinin Türkçe olmasına karşı olduğumuz için mi evet oyu vereceğiz?
&65533; Anadolu&65533;dan Milli Mücadeleyle hep beraber kovduğumuz emperyalist işgalcileri tekrar davet etmek ve onları mutlu kılmak için mi evet diyeceğiz?
&65533; Türk Milletini ayrıştırıcı ve ufalayıcı, milli birlik ve bütünlüğü dinamitleyen etnik fitne ve taassuba onay mı vereceğiz?
&65533; Milli egemenliği dışarının işbirlikçisi birileriyle paylaşmaya evet mi diyeceğiz? Özerklik taleplerini kabul edip Güneydoğumuza NATO ve BM barış gücü mü davet edeceğiz?
&65533; Tavizlerle terörü azdıran ve bugünkü noktaya getiren, Devlete meydan okuyan bazı belediye başkanlarını görevden alamayan, gerekli iradeyi ortaya koyamayan, bölücü ırkçıları görmemezlikten gelen, Habur Kapısında Devletin itibarını zedeleyen, örgüte moral kazandıran, çadır mahkemeleri kuran bir anlayışın halk oylamasıyla önünü mü açacağız?
&65533; Terörün kaynağı Irak&65533;ın Kuzeyinde iken; orayı kalkındırmak, güçlendirmek için uğraşan, Barzani&65533;yi muhatap alan zihniyete destek mi vereceğiz?
&65533; Askerin karadan Kuzey Irak&65533;a girmemesi için Kasım 2007&65533;de ABD ile anlaşan, Kürt sorununa siyasi çözüm bulma şartı ile sadece hava operasyonlarına izin alan bir anlayışa mı evet diyeceğiz?
&65533; Basını ve aydınları susturan ve sindiren, kuruluşları satın alan, fikir ve düşünce hürriyetini kısıtlayan, yargısız infazlara yol açan demokrasi ile çelişen bir zihniyete mi demokratikleşme adına evet diyeceğiz? Terörle Mücadele Kanunun kuşa çevrilmesi ve onunla mücadele edilemez hale getirilmesi tesadüf müdür?
&65533; Vatana ihaneti ve zinayı suç kapsamından çıkaran, misyonerliğin önünü açan anlayışa &65533;evet&65533; mi diyeceğiz?
&65533; Uygulanan politikalarla artan işsizliğe, yolsuzluklara ve yoksullaşmaya onay mı vereceğiz? Teşvik mi edeceğiz?
Sandığa mutlaka gidiniz ve oyunuzu yakın geçmişi unutmadan kullanınız. Vereceğiniz oy, vatanımız ve demokrasimiz için hayırlı olsun.

AYDINLAR OCAĞI GENEL MERKEZİ

Mustafa TURANCI - (Ziyaretci) 26.08.2010 12:55:18

HALK OYLAMASI MI REFERANDUM MU?



Mustafa TURANCI



Öncelikle bir hususu belirterek söze başlamak gerekiyor. Türkiye 12 Eylül 2010 tarihinde bir oylama yapacak. Devlet adamı ciddiyeti, elbette resmi dilin doğru kullanılmasını gerektirir. Fakat ne yazık ki son yıllarda Türkiye`de bu ciddiyeti göremiyoruz. Devlet, özellikle hukuki metinlerde Türkçeyi kullanmak mecburiyetindedir. TBMM mensupları ve hükümet üyeleri, yabancı bir kelime olan ``referandum´´ yerine, güzel Türkçe`de yer ayan ``halk oylaması´´ tabirini getirmediler. Umulur ki Türk Meclisi sitesi yöneticileri ve okuyucuları, bundan sonra, referandum yerine halk oylaması gibi son derece güzel bir kelimeyi, günlük hayatlarında ve yazışmalarda kullanırlar.



AKP iktidarı, 3 Kasım 2002 tarihinden bu yana asli görevine uygun olarak bir Anayasa değişikliği paketi ile TBMM`nin huzuruna vardı. Anayasa paketinin maddeleri 367 oyun altında bir sayı ile kabul edildiği için Türkiye 12 Eylül`de halk oylaması yapacak. Türkiye`nin önüne konulan Anayasa değişikliği paketinde elmalarla armutlar ve ayrıca kayısı, şeftali, nar ve hatta zeytin bile bulunuyor. Çünkü dünyanın her yerinde, paket halinde getirilen Anayasa değişiklikleri, şayet halkoyuna sunulursa benzeri ya da birbirini tamamlayan maddeler ayrılarak halkoyuna sunulur. AKP iktidarı bu ayrımı özellikle yapmamıştır. Çünkü niyeti başkadır.



Anayasa değişiklik paketini iki ana başlıkta değerlendirmek gerekir: Birincisi Anayasa Mahkemesi ile Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu`nun üye sayısını düzenleyen maddelerdir. Ötekiler ise bunlardan tamamen ayrıdır. Burada bir hatırlatma yapmakta fayda vardır. Yine bu sitede Konular-Diğer bölümünde 13.08.2009 tarihinden itibaren Kürt Açılımı başlıklı uzun bir yazımız yer almıştı. Değerli okuyucuların o yazıyı, yeri gelmişken bir kere daha okumalarını hatırlatmak isteriz.



AKP iktidarı, ne istemektedir? AKP iktidarı, öncelikle Anayasa Mahkemesi ile HSYK`nın üye sayısını artırmayı hedeflemektedir. Bunu niçin istiyor? 12 Eylül`de şayet ``Evet´´ oyları fazla çıkarsa siyasi iktidar, Türkiye`nin ``eyalet sistemi ve özerk yönetimler´´ şeklinde yeniden teşkilatlanmasını öngörmektedir. Burada birinci hedefleri, özerk yönetim konusundaki Anayasa değişiklik teklifleri ile buna bağlı olarak yapılacak kanuni düzenlemelere ``hayır´´ demeyecek bir Anayasa Mahkemesi`nin kurulmasıdır. Önümüzdeki dönemde özerk yönetimler konusunda TBMM`de yapılacak düzenlemelerin Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle muhalefet partileri, elbette Anayasa Mahkemesi`ne başvuracaklardır. Bu durumda üye sayısı artırılmış Yüce Mahkeme, bu başvuruyu reddedecektir. İkincisi de şayet bir iktidar değişikliğinin gerçekleşmesi halinde Yüce Divan sıfatıyla bu günkü iktidar sahiplerini yargılayacak mahkemeyi şimdiden düzenleyip orada berat ettirmektir.



``Eyalet Sistemi-Özerk Yönetimler´´ düzenlemesine karşı sesini yükseltecek, itiraz edecek birtakım milli çevreler elbette olacaktır. Bunların da mahkemeler eliyle susturulması gerekmektedir. Bunun için de yine yargı kullanılacaktır. HSYK yeniden yapılandırılarak, AKP iktidarının istediği doğrultuda özel yetkili savcılar görevlendirilecek ve mahkemeler kurulacaktır. Buralara da siyasi iktidarın-Adalet Bakanı`nın tespit ettiği savcı ve hakimler atanacaktır. ``Böyle bir şey olamaz´´ denilebilir. Biz de ``O zaman geriye dönün, Türkiye 3 Kasım 2002 tarihinden itibaren neyi tartışıyordu, 2010 yılında gündemi neler işgal ediyor, bir hatırlayınız´´ deriz.



Türkiye, çok değil yaklaşık üç yıl önce kapsamlı bir Anayasa değişikliğini tartışıyordu. AKP iktidarı, Prof. Ergun Özbudun`un başkanlığında bir heyet kurmuş ve bir metin hazırlatmıştı. Fakat bu metni, sınırlı sayıda olanlar hariç, ne AKP yöneticileri ne de Bakanlar kurulu üyeleri görmüştü. Dengir Mir Mehmet Fırat başkanlığında bir heyet, ABD`ye gitmiş ve bu paketi, Columbia Üniversitesi`nde iki kez tartışmışlardı. Türkiye`nin bilmediği, fakat ABD`lilerin çok yakından tanıdığı ve son şeklini verdiği Anayasa değişiklik paketi, AKP iktidarı tarafından 12 Eylül`de ``Evet´´ çıkması halinde yeniden gündeme getirilecektir. O değişikliklerini özünde de özerk yönetim sistemi vardır. Hatırlanacağı üzere terör örgütü PKK mensupları ve onların siyasi uzantısı olanlar son günlerde ``özerk yönetim´´ modelini tartışmaya açtılar. Hiç kimse çıkıp da ``Durun bakalım, bu özerk yönetim de ne oluyor, Türk bayrağının yanına ikinci bir bayarak asma fikri de ne anlama geliyor?´´ diye sormuyor.



Bu bir yazgı mıdır? Hayır. Bu ihanet çevrilemez mi? Elbette. Bu oyun bozulamaz mı? Elbette.



Geçici 15. Madde:



Yeri gelmişken bir konuya da temas etmekte fayda vardır. Değerli bir dostum olan eski bir parlamenteri ziyarete gitmiştim. Sohbette, AKP iktidarının, 12 Eylül 1980 tarihindeki darbede sıkıntı çeken Ülkücüleri siyasi istismar malzemesi haline getirdiğini, özellikle rahmetli Mustafa Pehlivanoğlu`nun anasına yazdığı mektubu salya s&8230; okuduğunu vb konuları dile getirdik. Dostum, özetle şu konulara değindi: 12 Eylül`den en çok zarar gören MHP ve Ülkücülerdir. Mademki siyasi iktidar bir tuzak kuruyor, o halde bu oyunun bozulması gerekir. Ne yapılması lazım derseniz, mesela Anayasa`nın geçici 15. Maddesini düzenleyen teklife TBMM`de ``Evet´´ oyu verilebilirdi. Bu madde, MHP milletvekillerinin desteği sayesinde yaklaşık 400 oyla TBMM`den geçerdi. Bunun yanı sıra, toplumun büyük bir bölümünde rahatlama sağlayacak ya da birtakım ihtiyaçlara cevap verebilecek bazı değişiklik maddeleri de desteklenebilirdi. Böylece söz konusu bu maddeler, Anayasa Mahkemesi ile HSYK tuzağından kurtarılmış, halk oylaması paketinden çıkarılması sağlanmış ve AKP iktidarının elindeki ``koz´´ da böylece alınmış olurdu.



MHP bunu niçin göremedi? Göremedi mi görmedi mi? MHP Genel Merkezi ve TBMM`de siyaset üreten milletvekilleri acaba ne iş yaparlar? Türkiye`nin bu noktaya geleceğini hesap edemediler mi? Yoksa bu hesabı yapmak işlerine mi gelmedi? Karar sizlerin.





Dr.Reşat Doğru - (Ziyaretci) 25.08.2010 13:37:21

ZİLELİLER EVET DİYEMEYİZ ÇÜNKÜ İŞSİZİZ DİYORLAR



Tokat Milletvekili Dr. Reşat DOĞRU, anayasa referandumuna ``HAYIR´´ kampanyasına Zile ilçesinde ve Turhal`ın Kat beldesinde devam etti.

Milliyetçi Hareket Partisi Zile ilçe başkanı Mehmet VERGİLİ ve yönetim kurulu üyeleri ile birlikte esnaf ve vatandaşlar ziyaret edildi. Zile halkı esnafıyla, memuruyla, emeklisiyle, çiftçisiyle hükümete karşı çok büyük tepki içerisindeler. Gençler, ``Okullarımızı bitirdik, iş istiyoruz´´ diyorlar. ``Üniversite diplomalarını boşuna mı aldık, çaresiz durumdayız, biz de çalışıp, ülkemize, milletimize yararlı insanlar olmak istiyoruz, artık ana-babamızın eline bakmak istemiyoruz ama hükümet bize sahip çıkmıyor´´ diye serzenişte bulunuyorlar.

Esnaf dükkânını kapatma konumuna gelmiş, ``işlerimiz bir türlü açılmıyor, hani ekonomik kriz yoktu, siftah yapamadan kepenk kapatıyoruz´´ diyerek hükümetten yardım bekliyorlar.

Zile ilçemiz geçmişte yaz aylarında Panayırların yapıldığı, ekonominin her daim canlı olduğu aynı zamanda turizm potansiyeli olan bir yerdi. Zile`yi bu hale getiren AKP iktidarından Anayasa referandumunda ``HAYIR´´ oylarımızla hesap soracağız, işsizlikte ülkemizi dünya şampiyonu yapan AKP iktidarına kahverengi HAYIR kartı göstereceğiz dediler.

İktidarın yanlış politikalarına dur diyeceğiz. Emekliyi, memuru, toplumun orta ve alt gelir tabakasında bulunan vatandaşlarını unutan iktidara gereken derse vereceğiz. Ülkemizin birlik ve beraberliğini bozan Başbakan Erdoğan` dan hesap soracağız diyorlar.

Turhal`ın Kat beldesinde büyük bir kalabalıkla iftar yapıldı. Kat, Milliyetçi Hareket Partisi belde başkanı Turan YAMAN yaptığı konuşmada, bölgede çiftçinin, köylünün takati kesildi. Ramazan günü olmasına rağmen açlıkla karşı karşıyayız. Domates, buğday para yapmıyor. Borç dağları aştı. Hükümet çiftçiyi, köylüyü unuttu. Bizler de Kat` da yaşayan halk olarak referandumda HAYIR oylarımızla onları yokluğa iteceğiz, dedi.



SULUSARAY AKP`YE TEPKİLİ

Halk Konuştu Reşat Doğru Dinledi.

Sulusaray ilçe merkezinde MHP İlçe Başkanının verdiği iftar yemeğine katılım yüksekti. İlçe merkezindeki Belediye parkında verilen yemeğe Tokat Milletvekili Devlet Eski Bakanı Dr. Reşat Doğru, MHP il yöneticileri, Sulusaray Belediye Başkanı Şahin Hasgül, İlçe Kaymakamı, İl Genel Meclis üyesi, Belde Belediye Başkanlarının katıldığı gözlendi.
Yemeğe katılanlarla Dr. Reşat Doğru tek, tek tokalaştı. Hal hatır sordu. Yemeğin ardından akşam namazını kıldıktan sonra kahvehaneler dolaşıldı. Yatsı ezanı ile birlikte camiye geçildi. Teravihten sonrada kahvehanelerde halkla sohbet edildi. Halktan insanlar traktörlerine koyacak mazotlarının ve mazot alacak paralarının olmadığını belirterek, bunlar halkı perişan ettiler. Hayvancılık öldü, tarım öldü, buğdayımızı satmak için götürdüğümüz Toprak Mahsulleri Ofisi yetkilileri bizleri özel tüccara yönlendirdiler, parti başkanına para kazandırmak için ofis alımlarını 15 günde bitirdiler. Bu adalet mi diye soran insanlar bizim derdimiz referandum değil aş, iş meselesidir. Milleti yetmiş sente muhtaç edenler gündem değiştirmek, başarısızlıklarını örtmek peşindeler. İnşallah bunların havalarda gezen ayaklarını hayır oylarımızla yere yapıştıracağız dediler. Eskiden yöremizden yıllık 60,70 kamyon besi hayvanı çıkardı şuanda yöremizde 6 kamyon çıkmaz ama iktidar zenginleştiğimizden bahsediyor, bu nasıl gelişmişlik diye sordular.
Milletvekili Reşat Doğru gelen sorular üzerine gündemin sıcak maddesi PKK ile ateşkes konusunda MİT Müsteşarı Hakan Fidan`ın Abdullah Öcalan` la 4 sefer görüştüğünün ortaya çıktığını ifade ederek halk tabiri ile şapka düştü kel göründü, AKP` nin yalan ve iftira mızrağı çuvala sığmıyor dedi. AKP ile PKK kol kola girmişler Türkiye`nin kaderini belirleme çalışıyorlar. Beyler Türkiye ne sahipsizdir nede köteksiz köydür. Herkes aklını başına alsın Türk Milliyetçileri olarak kimseye pabuç bırakmayız dedi.



Basın Musavirliği - (Ziyaretci) 23.08.2010 14:29:51

REŞADİYE`DEN HAYIR LI GÜNLER

Tokat Milletvekili Dr. Reşat DOĞRU, Referandum çalışmalarına Reşadiye İlçesinde devam etti. Reşadiye de de halkın büyük sıkıntı içerisinde olduğunu belirten DOĞRU, çalışmalarını şöyle değerlendirdi.

Reşadiye esnafı; Belediye Başkanı Rafet ERDEM, MHP İlçe Başkanı Cemil GÖRGEÇ, il ve ilçe yönetim kurulu üyeleri ile birlikte ziyaret edildi. Bu ziyaret esnasında Reşadiye esnafının hükümete çok tepkili olduğu görülmüştür. Anayasa referandumuna Hayır demek için birçok nedenin bulunduğunu ve ekonomik krizi en derinden yaşadıklarını bildiren esnaf, ``Dükkânları kapatacak duruma geldik, bunun hesabını AKP hükümeti vermelidir´´ dediler.

Süpermarketler Kanunu`nun çıkarılmayarak kasıtlı olarak küçük esnafın bitirildiğini anlatan esnaf, hükümetin neden sermayenin yanında yer aldığını, yüzünü kendilerine ne zaman çevireceğini soruyorlar.

Köyler başta olmak üzere Reşadiye İlçesi günden güne nüfus olarak da zor günler geçirmekte, ilçe boşalmaktadır. Çiftçi, köylü hayata küsmüş
Basın Musavirliği - (Ziyaretci) 23.08.2010 09:40:52

NEBİŞEYH HALKI REFERANDUMDA
HAYIR DİYOR


Tokat Milletvekili Dr. Reşat DOĞRU çalışmalarına Reşadiye`nin Nebişeyh beldesinde devam etti. Beraberindeki Milliyetçi Hareket Partisi İl Başkan Yardımcıları Sebati DONAT, Aydemir BAYGIN, Reşadiye MHP İlçe Başkanı Cemil GÖRGEÇ ve yönetimi, Kuzbağ Belediye Başkanı Faruk DEMİR ile beraber Nebişeyh`te düzenlenen iftar programına katıldı. İftar sonrası yapmış olduğu konuşmasında DOĞRU, Halkın hiçbir derdine çözüm olmayan Anayasa Referandumuna hayır verilmesini isteyerek şunları söyledi.

Reşadiye`nin Nebişeyh ve diğer beldeleri her geçen gün nüfusunu kaybediyor. İnsanlar bir lokma ekmek bulmak için öz topraklarından yüzlerce kilometre uzaklara çalışmak için gidiyorlar. Nebişeyh beldesi önceleri hayvancılığın en fazla yapıldığı yerlerden biriydi. Binlerce küçük ve büyük baş hayvan vardı. Ağıl ve ahırlar tamamen boşalmak üzeredir. Çobanlar bile artık meydanlarda boş dolaşmaktadır.

Bu zamana kadar süre gelen AKP iktidarı tarımı ve üretimi tamamen bitirmiş, köylüleri yoksul bırakmıştır. Belde de genç nüfus kalmamış, belde halkı büyük bir geçim sıkıntısı içerisindedir. Ekip, dikemez, elindeki hayvanına dahi bakamaz duruma gelmiştir.

Nebişeyh halkı hep bir ağızdan bizi bu duruma düşüren, açlığa mahkûm eden, bir lokma ekmek için gurbete gönderen AKP iktidarına Hayır oylarımızla hesap soracağız diyorlar. Çünkü bu anayasa değişikliği bizim geçim sıkıntımıza çare değil, sadece kendilerini düşünüyorlar. Vereceğimiz hayır oylarıyla AKP açlık, yokluk, yolsuzluk, fakirlik ve haksızlık yapmasının hesabını verecektir.


Nurullah AYDIN - (Ziyaretci) 22.08.2010 10:51:51

Nurullah AYDIN
22 Ağustos 2010


REFERANDUM`DA NELER OYLANACAK: ŞANTAJ PAKETİ mi?

Evetçiler, hayırcılar ve tarafsız kalanlar yorum yapıyor,. Evetçiler demokrasi için evet diyor Hayırcılar ise yargı yürütme`nin emrine sokulacak, hukuk devleti ve demokrasi özünden uzaklaştırılacak bu nedenle, Anayasa değişiklik paketini şantaj aletine çevirdiler diyor..

Peki halkın oyuna sunulacak düzenlemeler neler?
İşte satır aralarına gizlenen gizli ayrıntılar:

MADDESİ 1: Kadın-erkek eşitliği konusunda alınacak tedbirler, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamayacak. Çocuklar, yaşlılar ve özürlüler ile harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmayacak.
MADDESİ 2: Herkes kendisi ile ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahip olacak. Bu hak, kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsayacak. Kişisel veriler ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızası ile işlenebilecek.
MADDE 3: Yurt dışına çıkma hürriyeti, ancak suç soruşturması veya kovuşturması nedeniyle ve hakim kararıyla sınırlandırabilecek.
MADDE 4: Her çocuk, ana ve babası ile kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olacak. Devlet, her türlü istismara karşı çocukları koruyucu tedbirleri alacak.
MADDE 5-6-7: Aynı iş kolunda birden fazla sendikaya üye olunabilecek. Memurlara ve diğer kamu görevlilerine toplu sözleşme yapma hakkı tanınacak. Toplu sözleşme yapılması sırasında uyuşmazlık çıkması halinde, taraflar Kamu Görevlileri Kuruluna başvurabilecek. Kurul kararları, kesin ve toplu sözleşme hükmünde olacak. Toplu sözleşme emeklilere de yansıtılacak. Greve katılan işçilerin ve sendikanın kasıtlı veya kusurlu hareketleri sonucu grev uygulanan iş yerinde neden oldukları maddi zarardan sendika sorumlu tutulamayacak. Siyasi amaçlı grev ve lokavt, dayanışma grevi ve lokavtı, genel grev ve lokavt, iş yeri işgali, iş yavaşlatma, verim düşürme ve diğer direnişlere ilişkin yasaklar kaldırılacak.
MADDESİ 8: ``Kamu Denetçiliği Kurumu´´ (ombudsmanlık) oluşturulacak. Kurum, TBMM Başkanlığına bağlı olarak kurulacak ve idarenin işleyişi ile ilgili şikayetleri inceleyecek. Kamu başdenetçisi TBMM tarafından gizli oyla ve 4 yıl için seçilecek.
MADDE 9: Milletvekilliğinin düşürülmesi uygulaması kaldırılacak.
MADDE 10: TBMM Başkanlık Divanı 2. dönem sonuna kadar görev yapacak.
MADDE 11: Yüksek Askeri Şuranın (YAŞ) terfi işlemleri ile kadrosuzluk nedeniyle emekliye ayırma hariç, her türlü ilişik kesme kararlarına karşı yargı yolu açılacak. İdari yargı, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olacak, ``yerindelik denetimi´´ yapılamayacak.
MADDE 12-13-14: Memurlara verilen uyarma ve kınama cezaları yargı denetimine açılacak. Adalet hizmetleri ile savcıların idari görevleri yönünden Adalet Bakanlığınca denetimi, adalet müfettişleri ile hakim ve savcı mesleğinden olan iç denetçiler; araştırma, inceleme ve soruşturma işlemleri ise adalet müfettişlerince yapılacak.
MADDE 15: Askeri yargının görev alanı yeniden belirlenecek. Askeri yargı, askeri mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülecek. Askeri mahkemeler, asker kişiler tarafından işlenen askeri suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevli olacak. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar, her durumda adliye mahkemelerinde görülecek. Siviller, savaş hali dışında askeri mahkemelerde yargılanamayacak.
MADDE 16-17-18-19: Anayasa Mahkemesi yeniden yapılandırılacak. Halen 11 asil 4 yedek üyeli Anayasa Mahkemesi, 17 asil üyeden oluşacak. TBMM, 2 üyeyi, Sayıştay Genel Kurulunun gösterdiği 3`er aday arasından, 1 üyeyi ise baro başkanlarının avukatlar arasından göstereceği 3 aday arasından gizli oyla seçecek. Anayasa Mahkemesi`ne kişisel başvuru yapılabilecek.
MADDE 20: Meclis Başkanı, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları ile Jandarma Genel Komutanı da görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divanda yargılanacak. Yüce Divan kararlarına karşı yeniden inceleme başvurusu yapılabilecek. Genel Kurulun yeniden inceleme sonucu verdiği kararlar kesin olacak.
MADDE 21-22: Askeri Yargıtay üyelerinin disiplin ve özlük işlerinde hakimlik teminatı esas olacak.
MADDESİ 23: Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) yeniden yapılandırılacak. HSYK`nın halen 7 olan üye sayısı 22`ye, 5 olan yedek üye sayısı ise 12`ye çıkarılacak. HSYK, 3 daire halinde çalışacak. HSYK`nın Başkanı, Adalet Bakanı olmaya devam edecek. Adalet Bakanlığı Müsteşarının Kurulda yer alması uygulaması da sürecek.
MADDE 24-25-26: ``Ekonomik ve Sosyal Konsey´´ Anayasa kapsamına alınacak. 12 Eylül dönemindeki Milli Güvenlik Konseyi üyeleri ile bu dönemde kurulan hükümetler ve Danışma Meclisi`nde görev alanların yargılanmasını önleyen geçici 15. maddesi yürürlükten kaldırıldı. Anayasa değişikliği halkoyuna sunulurken tümüyle oylanacak.

Şimdi bu değişikliklere evet ya da hayır demek ne anlama gelecek düşünmek gerekir. AKP icraatlarına evet mi hayır mı? Düşünün ve karar verin olmaz mı?

GüNün Sözü: Düşünmek insanı diğer insanlardan farklılaştıran temel özelliktir.
Sayfa: 1 2 3 4 5
Cevap yazmak istiyorum.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.