Mehmet Koçak
-
(Ziyaretci)
|
9.08.2010 23:00:39 |
Demokrasi rüzgârına karşı direniş nereye kadar?(1)
Mehmet KOÇAK
07 Ağustos 2010 Yaşanan bunca olaylardan sonra dengeler öylesine karıştı ki, kim kimin adamı, kim kime çalışıyor ve kimin kiminle hesabı var? Sorularına cevap arayanlar pusulasını şaşırmıştı. Ancak bu referandum sürecinde sis perdesi yavaş yavaş aralandıkça gerçekler görülmeye başlandı ve renkler kendi gösterir oldu. Hızlı değişen dünyamıza inat, Türkiye`mizde bazı olaylar çok zor ve yavaş işlese de son yıllarda çok şeyler öğrendik. Bazen bazı gerçekler karşısında şok olduk. İnanmak istemedik ancak sonunda bu acı gerçeklerle yüzleşip kabullenmek zorunda kaldık. Neyi mi öğrendik? 1-Bu ülkede bizim dışımızda da farklı etnik kökenden, din ve mezheplerden insanlar olduğunu. 2-Ülkemizi korumakla görevli ve sonsuz güven duyarak kendilerine canlarımızı, evlatlarımızı teslim ettiğimiz ordu mensuplarımızın (Şanlı ordumuzun şerefli mensuplarını tenzih ederim.) bir kısmı asli görevleri olan bu vatanı koruma yerine hukuk dışı örgütlenme, yapılanma ve çeteleşme yoluyla bir siyasi aygıt gibi sürekli ülke yönetimine müdahale darbeleriyle bir iktidar mücadelesi içinde olduğunu. 3- Hukukun değil hukukçuların üstün olduğu ve adaletin gölgede kaldığını. 4-Laiklik maskesi altında inançlı kesimler üzerine baskılar kurulduğunu ve inançlı kesimlerin dışlandığını. 5-Ülkemizde her alanda hak, haklının değil güçlünün haklı olduğunu yani sistemin güce göre işlediğini. 6-Bu ülkede kanunların herkes için geçerli olmadığını. Asker, yargı ve bürokratların bazı hukuk dışı yapılanmalar sonucu oluşan güçlere yargı yolunun kapalı olduğunu. Belirli bir kesimin suç işleme özgürlüğü olduğunu. 7- ``Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir´´ M. Kemal ATATÜRK sözünün duvarlarda yazılı olsa da gerçekte hakimiyetin kayıt altında ve bazı şartlara bağlı olduğunu. 8- Bu ülke, şimdiye kadar şeklen hükümetler tarafından yönetilmiştir ancak gerçekte devletin taşıyıcı kolları olan kurumlarda hukuk dışı örgütlenmeler sayesinde oluşan güçlerin baskılarıyla yönetilmiş ve yönlendirilmiş olduğunu. 9- En çok güven duyduğumuz en önemli güvenlik birimlerimiz içindeki çeteler ile bölücü ihanetin bir işbirliği içinde olduklarını. 10- Bizi biz yapan değerleri ve kutsallarımızı sahiplenerek önce Türkiye`deki sonra da tüm dünyada ezilen Müslümanları kurtaracağını sandığımız kişilerin kendilerini korumak ve kurtarmaktan aciz olduklarını, bize vaat ettikleri davayı önce kendi nefislerinde yaşamadıklarını ayrıca kendi çocukları ile yakınlarının menfaat ve çıkarlarının her şeyin üstünde olduğunu. 11- Yüce değerler ülküsü etrafında bir araya gelerek oluşan güven duygusunun nasıl istismar edildiğini kısacası; insanlığın en önemli ve en güzel vasıflarından biri olması gereken &8216;Vefa`nın İstanbul`da bir semtin adı olduğunu&8230;
Velhâsıl: Biz çok gördük, yaşadık ve öğrendik, neler varmış bizim bilemediğimiz, hayretler içinde söylenirken bir yandan da ``kim bilir daha neler var bilmediğiz´´ korkusu ve endişesi taşıyoruz. Başkasının ellerinde büyüyen ve onları gerçek ebeveynleri sanan çocuğun büyüdükten sonra gerçekleri öğrenip önce donakalması, sonrasında ise gerçekleri öğrenmek ve öz ebeveynlerini bulmak üzere yollara düştüğü anda yaşadığı ruh halidir içimizi sızlatan. Ancak gerçekler ortaya çıkıyor ve saflar belirleniyor. Kim kiminle nasıl bir işbirliğinde olduğu gerçeği artık gizlenemiyor. Sıralanan ihanetleri düşünüp ümitsizlik içinde karanlık bir köşeye çekilmek bizi bir sonuca getirmeyeceğine göre yanlışların doğrusu olan gerçekleri ilke edinerek yolumuza devam etmeliyiz. Daha demokratik bir Türkiye için, hukukun üstünlüğünü esas kabul eden çok partili demokratik sistemin hâkim olması için çalışmalıyız. Zorbaların dayatmacı anlayışlarıyla hazırlanan anayasa yerine özgürlükçü demokratik bir anayasanın yolunu açacak olan bu referanduma EVET demek için seferber olmalıyız. Çünkü bu referandum yakın tarihin en önemli siyasi olaylarından biridir ve tarihi bir fırsattır. 13 Eylül sabahında güçlü bir evet çıkarsa işte o zaman demokrasi bahçesinde güller açacak. Unutmayın ki bazı fırsatların ihmalinde sehiv secdesi olmaz.
``Siz Unutsanız da Biz 12 Eylülleri Unutmadık Unutmayacağız´´
Türk İslâm ülküsü davasının ve &8216;Dünya Türklüğü`nün öncüsü olduğu iddiasındaki (Bilmem bu fikirlerden de vaz mı geçildi?) Bahçeli`nin MHP`si günün birinde Nizam-ı Alem davasından uzaklaşarak bölücü ihanetle aynı cephede buluşacağını hiç mi hiç düşünmemiştim. Darbecilerin anayasasına sığınarak köhne düzenin bekçiliğine soyunacağına ve şer güçlerin ortağı olacağına ise hâlâ inanmak istemiyorum. Çünkü Nizam-ı Alem davası uğruna can veren şehitlerimizin mücadelesi işbirlikçi, düzenci ve statükocu bir MHP için değildi. Unutulmasın ki; Şanlı maziyi inkâr eder derecesinde yeni bir yol seçen Bahçeli`nin MHP`sine, davasında samimi ülkücüler karşıdır ve referandum için yapılan &8216;Hayır çağrılarına uymayıp &8216;EVET` diyeceklerdir. Neden mi?
|
|