Türk Meclisi

Anasayfa Görüşler Tartışmalar Haber & Yorum Temel Bilgiler Anketler Arama İletişim
Türk Meclisinde kayıtl?toplam kullanıc? 1832
Görüşlerde Yer alan toplam Makale sayıs? 10192
Açılan toplam Tartışma konusu sayıs? 236
Tartışma Panelindendeki toplam Mesaj Sayıs? 756
Toplam 798 Bilgi Makalesi ve toplam 2053 Haber bulunmaktadır.
Üye olmak istiyorum
Şifremi unuttum
Kullanıcı Sözleşmesi
Kullanıcı:
Şifre:
Tartışma Konusu
REFERANDUMLA İLGİLİ YAZILAR TÜRKMECLİSİ, 9.08.2010 22:57:01
Türkmeclisi, fikir ve bilgi esasına dayalı bir sitedir.Bildiğiniz gibi particilik noktasında çok fazla öne çıkmayı uygun bulmamaktadır. Ancak referandumla ilgili birden çok makale sitemize gelmiştir.Bundan sonra da gelecektir. Onun için biz de referandumla ilgili makaleleri bu başlık altında tartışmalar bölümünde yer vermek istedik.Bilahare referandundan sonra bu makaleler görüşler bölümüne aktarılacaktır.Saygılarımızla
Sayfa: 1 2 3 4 5
Tartışmaya ilişkin Cevaplar
Sema OSMANLILAR - (Ziyaretci) 10.08.2010 22:56:23

Referandumla ilgili yazıları okudum.Hepsi kendi mantığı içerisinde samimi.Bakış tarzları bakımından doğru. Ben kendi fikirlerimi ayrıca belirtmek istedim.
Birincisi, referandum kampanyasının genel seçim havasına dönüştürülmesi yanlış oldu. Yapılması gerekn şey, değişikliğe sunulan anayasa maddeleri üzerinde tartışmak ve halkı aydınlatmak olmalıydı. Genel seçimlerde de öyle oluyor. Yapılacak olanlar , planlar, programlar tartışılmıyor, aşık atışmaları misali siyasi atışmalar ağırlıklı oluyor. Bu yanlış. Biz daha demokrasiyi kavrayabilmiş değiliz demek ki.
Anayasa maddeleri üzerinde tartışma yapılmaması ve bu seçimin neticede bir anayasa değişikliğine ilişkin bir demokrasiolayı olduğununanlatılmamasının bir diğer tehlikesi şudur muhalefet açısından.
Kamuoyu araştırmaları(şimdili) evet ve hayır oylarının birbirine yakın olacağına işaret ediyor. Diyelim ki evet 45 çıktı Hayır 55. Referandumu bir genel seçim havasında sunarsanız, ikitdar derki benim oyum 42-43. Ben yine tek başına iktidarım. Tersi bir durum olursa da ezdim geçtim der.
Muhalefetin bir diğer yanlışı şu oldu. Mecliste bu değişiklikler madde madde oylanırken. 3 maddeeye evet denecekti. 12 eylülle ilgili maddeye, toplu sözleşmeye ilişkin maddeye ve yurt dışı yasağının savcılık emriyle değilde mahkeme kararına ilişkin olan (İş dünyasına yönelik olan madde) maddeye evet denecekti. Bu üç madde referanduma gitmeden kabul edilmiş olacaktı. Kalanlarla ilgili de muhalefet çok iyi bir anlatımla halka gidecek ve hayır oyu isteyecekti. Olmadı. Ben şahsen hayır oyu vereceğim ama bu referandum oylamasında kanaatim odur ki maalesef iktidar karlı, muhalefet zararlı çıkacaktır.
Sema Osmanlılar
Semih BAL - (Ziyaretci) 10.08.2010 22:26:17

Ben Hayır oyu kullanacağım.Ancak bunu ne Kılıçdaroğlu`nu dinlediğimden ne Bahçeli`yi dinlediğimden yapacağım. Bu mahakefet oldukça bu akp daha bizi çok idare eder.Ben kendi düşüncelerim paralelinde evet oyu vereceğim. Semih Bal
Basın müşavirliği - (Ziyaretci) 10.08.2010 11:43:59

ERBAA HALKI REFERANDUMDA HAYIR OYU VERECEK



Milliyetçi Hareket Partisi Tokat Milletvekili Dr. Reşat DOĞRU başkanlığında Erbaa MHP İlçe Başkan Namık ATEŞLİ, İl Genel Meclis Üyesi Fahri YILDIRIM, İlkay TOK MHP İl Yönetiminden Aydemir BAYGIN, Abdullah BÖLÜKBAŞI ile birlikte Erbaa İlçesini karış karış dolaştılar.

Erbaa İlçesindeki Ticaret Odası, Esnaf Kefalet Odası, Şoförler Odası ve Esnaf Sanatkârlar Birliğini heyet olarak ziyaretlerde bulundular. Bütün odaların ayrı ayrı sorunlarını dilediler, Oda Başkanları sorunlarının Hükümet tarafından çözümlenmediği gibi her geçen günde daha da ağırlaştığını dile getiren Oda Başkanları sorunlarına acil çözüm beklediklerini dile getirdiler.


Çiftçinin ve esnafın diğer ilçelerdeki gibi çok zor durumda olduğunu gördüler. Yetiştirdikleri ürünlerin bu yılda para etmediğini söyleyen çiftçi AKP hükümetinin tarımı ve çiftçiliği bitirdiğini dile getirdiler. Patatesin kilosu 150&8211;200 krş. Buğdayın 350&8211;400 krş. Soğanın 200&8211;300 krş olduğunu emeklerinin karşılığını alamadıklarını dile getiren çiftçi ve esnaf geçinemiyoruz. Ailelerimizin ihtiyaçlarını karşılayamıyoruz diye içinde bulundukları sıkıntıları anlattılar.

Sivil Toplum örgütleri, çiftçi, esnaf ve halkın diğer kesimleri sıkıntılarının geçim derdi olduğunu referandumda kendilerini de Evet bekleyen AKP hükümetine 12 Eylül sabahı cevaplarının Hayır olacağını dile getirdiler. Erbaa Belediye Başkanı, Belediye Meclis Üyeleri, Koçak Belediye Başkanı, Gökal Belediye Başkanı ve Belediye Meclis üyeleri de suni gündemle halkı oyalayan ciddi sorunlara çözüm üretmeyen, iş ve aş isteyen halkı azarlayan, ben yaptıysam o doğrudur, benim dediğim olur diyen AKP hükümetine referandumda cevaplarının Hayır olacağını açıkladılar.
Ömer Sağlam - (Ziyaretci) 9.08.2010 23:42:34

Ömer Sağlam - (Ziyaretci) 09.08.2010 23:36:29

``Hayır´´ Demek Darbecilikse O Zaman Ben Bir Darbeciyim(!) (1)



Kaza namazlarının nasıl kılınması gerektiğini vaktiyle bizim köyün imamı Mustafa Efendi`den öğrenmiştim. Mustafa Hoca, güzel bir örnekle konuyu şöyle açıklamıştı cemaate:



``Muhterem cemaat, pazardan bir sepet elma aldınız ve yola koyuldunuz. Ancak eve geldiğinizde bir de baktınız ki sepette hiç elma kalmamış. Meğer sepetin dibi delikmiş ve eve gelinceye kadar elmaların tamamı dökülmüş. Elmaları toplamaya nereden başlarsınız? Düşen son elmadan başlayarak geriye doğru mu giderseniz, yoksa yolun başına gider, düşen ilk elmadan başlamak suretiyle mi toplama işini halledersiniz? En mantıklısı düşen en son elmadan, yani size en yakın elmadan başlayarak bu işi halletmenizdir değil mi? Kaza namazlarını kılmak da tıpkı öyledir. En son kazaya kalmış namazdan başlayarak kılmalısınız kaza namazlarınızı&8230;´´



Bu misali AKP Hükümetinin, darbe yapan, ya da darbe girişiminde bulunan askerleri yargılama işine uyguladığımızda karşımıza son derece çarpık, çelişkili ve mantıksız bir sonuç çıkıyor. Şöyle ki; AKP Hükümeti ve Sayın Başbakan, darbecileri yargı önüne çıkarma konusunda eğer ciddi, tarafsız ve hakkaniyet kurallarına uygun davransaydı, bu işi öncelikle 2007 yılından başlatması gerekirdi. Öncelikle 27 Nisan E Muhtırası`nı verenlerden işe başlaması gerekirdi. Yani Org. Yaşar Büyükanıt ve o günkü komuta kademesinin mutlaka yargı önünde hesap vermeleri gerekirdi. Zaten muhalefetin başbakana yöneltmiş oldukları en önemli ve haklı tenkit de budur. Çünkü 27 Nisan E Muhtırası, ülkeyi erken genel seçime götürmek, cumhurbaşkanlığı seçim sürecini sekteye uğratmak gibi ağır ve somut bir sonuç doğurmuştur Türkiye`de.



27 Nisan E Muhtırasını verenlerin yargı önüne çıkmasından sonra geriye doğru 10 yıl gidilerek bu sefer 28 Şubat 1997 yılında gerçekleşen ``Post Modern Darbe´´yi yapanların yargılanmaları sağlanmalıydı. Çünkü 28 Şubat 1997 Post Modern Darbesi de tıpkı 27 Nisan E Muhtırası gibi ve ondan çok daha etkili olmuş ve meşru hükümetin devrilmesiyle sonuçlanmıştır.



Özetle; eğer AKP hükümeti, meşru iktidarlara yönelik olarak yapılan darbelerin veya verilen muhtıraların faillerini yargı önüne çıkarma konusunda eğer ciddi ve tutarlı olsaydı, hem Org. Yaşar büyük anıt ve arkadaşlarının, hem de Org. İsmail Hakkı Karadayı ve arkadaşlarının mutlaka yargı önünde hesap vermeleri gerekirdi. Oysa ne Yaşar Büyükanıt ve o günkü komuta kademesi, ne de Org. Karadayı ve o günkü komuta kademesine bu konuda ``Adın ne´´ bile denilmemiştir. Aksine; 27 Nisan E Muhtırası`nın faillerinden Yaşar Büyükanıt için son derece konforlu bir emeklilik ortamı hazırlanmış, o günkü komuta kademesinin diğer üyeleri ise terfi ettirilerek adeta ödüllendirilmiştir! Zira bugünün komuta kademesi ile o günün komuta kademesi hemen hemen aynı kişilerden oluşmaktadırlar. Sadece görev ve mevkileri değişmiştir o kadar&8230;



28 Şubat Post Modern Darbesi`ni gerçekleştirenler de öyledir. Onlar da şu anda Bodrum ve Marmaris`te emekliliğin tadını çıkarmak, küçük torunlarıyla güreş tutuşmak, konforlu ve son derece güvenlikli villalarının bahçelerinde (Özkök ve Büyükanıt`ın deyimleriyle) torun kovalamakla meşguller. Eğer hükümet bu konuda tutarlı olsaydı, geçelim 28 Şubat`ın komuta kademesini, o gün daha alt görevlerde olmakla birlikte isimleri ön plana çıkan General Çevik Bir, General Erol Özkasnak, General Doğu Silahçıoğlu, General Osman Özbek ve General Erdal Ceylanoğlu`nun mutlaka yargılanmaları gerekmez miydi? AKP hükümeti ise kalkmış, tam 30 yıl önce gerçekleşen bir darbenin faillerini yargılamanın yolunu aramakla meşguldür! Hem de 12 Eylül`ün bir kısmı mevta olmuş generallerini yargılayamayacağını bile bile ``YARGILAYACAĞIM´´ diyerek referandumda halktan ``EVET´´ demelerini talep etmektedir.



Hükümete göre; referandumda ``EVET´´ diyenler ``DEMOKRAT´´, ``HAYIR´´ diyenler ise ``DARBECİ´´ imiş! Tamam anasını satayım, ben o zaman tam bir darbeciyim(!) Çünkü referandumda ``HAYIR´´ diyeceğim. Madem ben ``Milli İrade´´yi temsil ediyorum ve Sayın Başbakana göre ``Milli iradenin üstünde hiçbir güç yoktur´´ o zaman beni hiç kimse yönlendiremez ve ``Hayır´´ dediğim için hiç kimse beni darbecilikle suçlayamaz. Çünkü ben ``Milli İrade´´yim.



Hükümet, öncelikle E Muhtıra verenleri ve Post Modern Darbe yapanları yargılamak yerine, 2003 yılında hazırlanan bir plan tatbikatından hareketle (ve bazı kesimlere göre hayali bir darbe senaryosu uydurup) bu senaryonun faillerini yargı önüne çıkarmak ve anayasa değişiklik paketi hazırlayarak sözüm ona 30 yıl öncesinde gerçekleşen bir olayın faillerini ``yargı önüne çıkaracağım´´ demekle, suyu yokuş yukarı akıtmaya çalışmaktadır. Bizim yörede bu kabil hareketler ``yorgunu yokuşa sürmek´´ ve ``eşeği kıçından suvarmak´´ deyimleriyle anlatılmaktadır.



AKP 28 Şubat`ın Ürünü Olduğunu Resmen Kabul Etmiştir(!)
Ömer Sağlam - (Ziyaretci) 9.08.2010 23:41:28

Ömer Sağlam - (Ziyaretci) 09.08.2010 23:38:22

`HAYIR` DEMEK DARBECİLİKSE O ZAMAN BEN DARBECİYİM (2)

Son YAŞ toplantısı bir kez daha göstermiştir ki; AKP kesinlikle 28 Şubat`ın ürünüdür! Zira eğer böyle olmamış olsaydı, 28 Şubat sürecinde ismi öne çıkan generallerden Erdal Ceylanoğlu kesinlikle terfi edemez ve emekliliğe sevk edilirdi. Çünkü Erdal Ceylanoğlu 1996 yılında Etimesgut`ta konuşlu ``Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanı´´dır ve dönemin iktidarının himayesinde düzenlenen ``Filistin halkıyla dayanışma Gecesi´´nin ertesinde Sincan sokaklarından tanklarıyla geçiş yapmıştır. General Çevik Bir ``Demokrasiye balans ayarı yaptık´´ şeklindeki o ünlü özdeyişini, Tümgeneral Erdal Ceylanoğlu komutasındaki tankların bu nümayişi üzerine söylemiştir.



Darbecileri yargılama konusunda kararlı görülen hükümet, eğer gerçekten bu konuda ciddi olsaydı Sayın Ceylanoğlu hem sittin sene terfi edemez ve emekli edilir, hem de yargılanırdı. Oysa Erdal Ceylanoğlu bırakınız yargılanmayı, hem 2007 yılında Orgeneral ve arkasından EDOK komutanı yapılmış, hem de 08.08.2010 tarihi itibarıyla ve adeta bir katakulli ile Kara Kuvvetleri Komutanı oluvermiştir. Çünkü önce EDOK`tan 1. Ordu`ya, arkasından da KKK`na kaydırılmıştır. Sayın Ceylanoğlu`nun Kayserili olarak Sayın Cumhurbaşkanı ile hemşeri olmasının bu konuda bir etkisi var mı emin değiliz!



Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu, 28 Şubat sürecinin KKK ve arkasından Genelkurmay Başkanı`dır. ``28 Şubat gerekirse bin yıl sürer´´ şeklindeki ünlü özdeyiş kendisine aittir. Eğer darbecilerin mutlaka yargılanmaları gerekseydi Sayın Kıvrıkoğlu`nun da yargılanması kaçınılmazdı. Öğreniyoruz ki; Org. Hayri Kıvrıkoğlu Hüseyin Kıvrıkoğlu`nun yakın akrabası. Elbette suçlar kişiseldir ve Hüseyin Kıvrıkoğlu`nun işlemiş olduğu bir suçtan dolayı Hayri Kıvrıkoğlu suçlanamaz. Ancak medyaya yansıyan haberlere göre; sırf eşinin elini sıkmadı diye Org. Aslan Güner`in Jandarma Genel Komutanı yapılmasına karşı çıkan bir zihniyetin, Org. Hayri Kıvrıkoğlu`nun 2008 yılında Org. Yapılarak Ege Ordu Komutanlığı`na, dün de 1. Ordu Komutanlığına atanmasına karşı çıkması beklenirdi. Ancak bunların hiçbirisi yapılmıyor.



Hiç kimse yanlış anlamasın: Benim ille de birilerini yargılatma gibi bir düşüncem asla yoktur. Yukarıda ismi geçen generallerin hiçbirisiyle alıp veremediğim de yoktur. Zaten hiç birisini tanımam etmem. Onların, en az benim kadar vatansever olduklarına da inanıyorum. Ancak bu ülkede adalet ve hakkaniyet diye bir şey varsa, bütün bunların da gündeme gelmesi gerekir diye düşünüyorum.



Bana sorarsanız, dünkü askeri atamalarla birlikte AKP, 28 Şubat`ın ürünü bir parti olduğunu, böylelikle 28 Şubat Post Modern Darbesi`ni yapanlarla 27 Nisan E Muhtırası`nı verenlere minnet borcu bulunduğunu resmen kabul ve ilan etmiş bulunuyor. Dünkü atamalarla bu minnet borcunun bir kısmı ödenmiş görülüyor. YAŞ toplantılarının ikinci gününde 102 subay hakkında yakalama kararı çıkarılması, toplantılar bitip terfi ve atama kararları oluşturulduktan sonra ise bu kararın kaldırılması, Türkiye`de, vicdanı olanların vicdanlarını hep sızlatacaktır. Hele hele bu yakalama kararına bağlı olarak terfi alamayan subayların yüreklerindeki yara, ömürleri boyunca sürekli kanayacaktır. Ayrıca bu durum, Türk Hukuk tarihine kara bir leke olarak da geçecektir.



Her şeye rağmen, yeni oluşan komuta kademesine başarılar diliyorum. Hele hele Sayın Işık Koşanar`e, 2008 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı olarak atandığında yapmış olduğu konuşmayı hatırlatıyor; ``Laik Cumhuriyet´´i ve ``Ulus Devlet´´i koruma konusunda somut adımlar atmasını bekliyorum. Bir de yine kendi tabiriyle ``Eli silahlı bir tane terörist kalmayıncaya kadar´´ yoğun ve etkin bir mücadele beklediğimi bildirmek istiyorum.



9 Ağustos 2010

Ömer Sağlam
Ahmet Özdemir - (Ziyaretci) 9.08.2010 23:31:18

Ahmet ÖZDEMİR - (Ziyaretci) 09.08.2010 23:16:09

SİYASİLER MEYDANLARDA(1)

Ahmet ÖZDEMİR
Maliyeci-İktisatçı
aozdemir2007@hotmail.com


Adli tatil 0l Ağustos`ta 35 gün olarak başladı ve 06 Eylül 2010` da sona erecek ve yeni adli yıl başlayacak. Bu demektir ki, nöbetçi mahkemeler mensupları ve üyeleri (hakimler)-savcılar, adli tatile tabi olmayan diğer yargı mensupları hariç olmak üzere, belirtilen meslek mensupları tatile çıkmışlardır. Serbest meslek icra eden avukatlar da, adli tatile mütenazır olarak tatil yapma programı icra edebilmektedirler. Bunlardan kimileri; bağında bahçesinde ve hasatlarıyla ilgilenerek, bazıları deniz-yayla turizmine dahil olarak, bazıları da çalışma-ikâmet mahallinde vakit geçirerek, hayatlarını devam ettireceklerdir.
Münhasıran köyde yaşayanlarımız olmak üzere; esnaf ve sanatkârlarımızın-serbest meslek erbabının birçoğu ve ayni zamanda kamu görevlilerimizin hiç de az olmayan bazıları senelik izinlerini alarak zirai mahsullerinin hasadıyla ilgileneceklerdir. Yaylalarımızda ise hayvancılık-arıcılık gibi faaliyetlerde bulunanlarımız olacaktır. 01 Eylül`den itibaren de balıkçılarımız denizlere açılacaklar ve rızklarını, yapacakları avlanmalarla kazanmaya çalışacaklardır.
Milli eğitim öğretmenleri ve benzeri statüyle özel sektör eğitimciler ile üniversite öğretim üyeleriyle, seçme yaş haddine ulaşmış öğrenciler de, yaz tatillerini yapan kimselerimizdendir. Öğrencilerin birçoğu, ailelerine çalışma hayatında aktif olarak yardımcı olmakta, bir kısmı da okul-tahsil harçlıklarını çıkarmak için sair işlerde sigortalı-sigortasız çalışmakta, kısmen de olsa bütünleme dersleri olanlar ise, ayrıca; derslerine de çalışmakta ve ayırabildikleri zaman ölçüsünde de yüzme-gezme-spor gibi sahalarda vakit geçirebilmektedirler. Çok az da olsa, bazıları da; vurdumduymazlık-umursamazlık içinde bir atalet havasında vakit-zaman öldürmektedir.
Ayrıca, muhtemel olağan üstü davetler hariç olmak üzere TBMM üyeleri/milletvekilleri de 01 Ekim tarihine kadar çalışmaya ara vermişler iken; Anayasa değişikliğinin 12 Eylül 2010 tarihinde halkoylamasına sunulması sebebiyle ve adeta bir genel seçim havasıyla; siyasiler meydanlara çıktılar. Yurdumuzun genelinde ve mevsim normallerinin üzerine çıkan ve neredeyse 35-40 dereceyi bulan hava sıcaklığında ve aşırı nem ortamında; insanlar, çeşitli saiklerle (sevgi, saygı, ümit/beklenti, merak, durumu kurtarmak, istikbale alt yapı sağlamak, ben de varım, sivil-resmi görev yapmak, afra-tafra edasıyla,&8230;) konuşan siyasileri-genel başkanları açık havada-meydanlarda karşılamak durumunda kalmaktadırlar. Siyasiler de, görüşlerini ortaya koymak, vatandaşlara yakın mesafeden ve fiziki mekân-alan dahilinde hitap edebilmek için; var güçleriyle ve aşırı güç sarf ederek siyasi faaliyette bulunmak gayreti içinde olmaktadırlar.
Tabii, gerek siyasilerin ve gerekse vatandaşların, siyasi meyillerini istedikleri gibi ve kanunlar ölçüsünde ortaya koymaları, kendilerinin takdirlerindedir. Aslında, seçimler-halk oylaması gibi hususlar olmasa, belirtilen siyasilerin çoğunu yakın mesafeden görmek mümkün olamayacaktır, herhalde.
Genel manada; sağ partilerin birçoğu ile sağ duyu sahibi insanlarımızın kâhır ekseriyeti, halk oylaması meyillerini EVET şeklinde, buna karşılık sol partilerin ve tandası meslek kuruluşları ise hayır olarak, irade beyanında bulunmakta ve değinilen meyilleri istikametinde propaganda yapmaktadırlar.
İnsanlarımızın önemli bir kısmının tarım faaliyetlerinde bulunduğu şu sıralarda ve okulların açılması öncesinde çocukların okul ihtiyaçlarının giderilmesine aşırı faaliyette-gayrette bulunulan zamanda, oy kullanacaklara ulaşmak, onlara bir şeyler anlatmak, veya kitleleri belli yerlerde toplayabilmek (bindirilmiş kıtalar misâli toplananlar hariç) hiç de kolay olamayacaktır. Halbuki, günümüz teknolojisiyle (tv.ler, radyolar, cd.ler, telefonlar, fakslar&8230;) her insana-aileye-topluluğa ulaşmak daha kolay olup, aslında; bu yolların hayata geçirilmesinde, fayda olsa gerektir.
- Herkesin, kişisel iradelerini hür iradeleriyle sandığa aksettirecekleri açık olmakla beraber; konuya ilişkin bir kısım hususları aşağıdaki gibi sıralamakta ve ilgileneceklerin-okuyucuların bilgilerine aktarmakta fayda görülmektedir. Buna göre;
AKP` si başta olmak üzere BBP, SP ile Hasan Celâl GÜZEL, Abdüllâtif ŞENER, &8230; EVET yönünde ihsası reyde-oyda bulunmuşlardır
Ahmet ÖZDEMİR - (Ziyaretci) 9.08.2010 23:30:02

Ahmet ÖZDEMİR - (Ziyaretci) 09.08.2010 23:18:55

SİYASİLER MEYDANLARDA (2)
- Eski ANAP ve DOĞRUYOL bileşkeni DEMOKRAT PARTİ (DP) hayır yönünde oy kullanacaklarını deklare etmiş, DP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet ÖZAL, önceden evet oyu kullanacağını belirtmesine rağmen, Partisinin aksi yönde hareket kararı alması üzerine çarkı irade de bulunmuş ve bu hususlar kamu oyuna aksetmiştir. Hatta, bu Partinin Genel Başkanı, sayın Başbakan`ın göz yaşlarını Manukyan gibi ağlıyor. biçiminde değerlendirmiştir. Bu ve benzeri değerlendirmeler, çok ayıp olmuyor mu? Varsa, kız-oğlan torunları Manukyan kim diye kendisine sorsa, acaba; nasıl bir cevap verebilecek, deriz. Ayrıca, demezler mi Ya, Cindoruk; Manukyan` ın nasıl ağladığını iyi biliyormuş. diye. Derler, derler de; kart horozlar-hovardalar-çapkınlar, bunları duyarlar mı? Duysalar da, yüzleri kızarır mı? İnsanlar, yüz değil; astar ister duruma gelmişlerse, yapılacak-denecek ne ola ki, denilir herhalde. Zaten, bu memlekette yapan sevilir, bakan yerilir. Öyle değil mi?
- MHP tabanının genel temayülüne rağmen sayın BAHÇELİ, istemezük de istemezük diye tempo tutturmaktadır. Anayasa değişikliği gelecek parlamento seçimlerine kalsın, inadına yenik düşünce ve sanki seçilme garantisi varmış gibi ve TBMM dışı kaldığı dönemi hatırlamadan, konuşuyor da, konuşuyor. MAMAK-ADANA-ERZİNCAN &8230; askeri ceza evlerinde insanlık dışı ezaya-cezaya-işkenceye maruz kalan Ülkücülerden karşı beyanda bulunanlara eski-yamanmış yaftası takıyor, yardımcıları da ülkücünün eskisi-yenisi olmaz, diyor. Heyhat, ne günlere kaldık da farkında değilmişiz, meğer. Bir de diyor ki; AKP` nin falanca katında ve falanca odasında ülkücülerin beyinlerinin yıkanma merkezi açılmış. Doğru mu? Diyelim ki doğru. Benzeri merhalelerden geçmiş ve önemli faaliyetlerde-fedakârlıklarda bulunmuş vefakâr-fedakâr-kahraman ülkücülerden, bugün; kimler huzurunuza uzanabiliyor, kimler parti binasından içeri Burası, benim-bizim gönül verdiğimiz yer. diyerek gelebiliyor. Rahmetli ve Başbuğ`umuz TÜRKEŞ` in zamanında; Genel Merkeze gidildiğinde siyasi-idari görevliler ve kişiler, amca-dayı-beyefendi &8230; buyur, gel bir çayımızı iç, derlerdi. Şimdi öyle mi, dersiniz. Sayın, BAHÇELİ; Cumhurbaşkanı seçimindeki, başörtüsü konusundaki, Anayasa değişikliğinde oturumlara tam kadro iştirakleriyle kazandıkları primleri, maalesef meydanlardaki konuşmalarıyla kaybediyor. Meydanlardaki alkışlara-şaşalara inanmayınız-kanmayınız ve müteyakkız olunuz. Meydanlar ölçü olsaydı, bütün partilerin iktidar olması gerekirdi. İşte, rahmetli Muhsin YAZICIOĞLU, Hasan Celâl GÜZEL, Cem UZAN, Cem BOYNER, rahmetli Osman BÖLÜKBAŞI ve daha niceleri, diyelim.
- Gelelim, çiçeği burnunda CHP` nin Genel Başkanına. Kemal bey, her gittiği yerde ve genel olarak nakarat en; bu Anayasa sizin &8230; dertlerinizi çözüyor mu diyor ve meydanlardan hayır seslerini yükselttirdikten sonra, öyleyse; bu Anayasaya hayır diyeceğiz, telkininde bulunuyor. Kendisini halkın umudu diye afişe ettiriyor. Çözümsüzlükleri; işsizlik, maaş-ücret, fındık-fıstık-ceviz ve benzerleri olarak sıralıyor. Vaat edilen ak günlerin fiyaskosunu gören kuşaklar, halen aramızda ve çoğunluğu yaşıyor. Hangi yüzle ve yüzü kızarmadan; kızlarımızın başörtüsü sorununu çözeceğiz, diyor. Halbuki, çözülmüş olan ve TBMM` de 411 milletvekilinin oylarıyla kabul edilen başörtüsü düzenlemesini Anayasa Mahkemesine götüren ve bu yolla iptal ettiren kimdi, diyelim. Daha, dünkü gibi sayılacak hadiseye; akıl nisyan ile malûldür, şeklinde bakılabilir mi? Bazı kimselerden sıkça duymuştum. Şu BAYKAL, CHP` nin başından bir gitse diyenlere; karşı görüş olarak, Gelen gideni daima aratır; derler, daha kötüsü gelebilir. Adam, hiç olmazsa TÜRK ve şüphesiz MÜSLÜMAN. cevabı veriliyordu. Dün, bunlar konuşulur iken, bugün birilerini değerlendirecek olan seçmenlerimizin- oy kullanacaklarımızın çoğunluğu; meydanlarda konuşan, afra-tafra yapanların etnik kökenlerini-din ve yol birliğini, neşet ettikleri mahalleri vijdanlarında değerlendirmeyecekler mi, dersiniz. BAYKAL` ın artı-eksi yaptıkları, şüphesiz kendisine aittir. Takdiri tarafının olsun. Ancak, Partisini iki Maliye merkezi ve kurulcu denetim elemanına teslim ettiği için ne kadar öğünse azdır, deriz. Kulakları çınlasın. Ayrıca ve söylendiğine göre, Kemal bey, partililerine; Ramazanda açıktan yiyip içmeyiniz, iftar sofralarına gidiniz, demiş. Basın yazdı. Tekzip olmadı. Bu Milleti Müslüman ve tamamına yakın çoğunluğu yapacağınız tak iyeyi hoş karşılayacak mı, zannedersiniz. Gözlerinizin, fer` i-canlılığı; oruç tutanlarca fark edilmeyecek mi, dersiniz. Hadi, iftar sofrasına oturdunuz ve gittiğiniz topluluk-aile; buyurun, bir akşam namazı kılalım, bize imamlık-müezzinlik yap derse, buna ne dersiniz. Bu olgunluk sizde var iken, böylesine ulvi bir görevi yapmaya hazır, değilim, dersiniz ve işi geçiştirirsiniz herhalde.
Ahmet ÖZDEMİR - (Ziyaretci) 9.08.2010 23:28:44

Ahmet ÖZDEMİR - (Ziyaretci) 09.08.2010 23:20:07

SİYASİLER MEYDANLARDA (3)


- AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN; avamın içinden geldiği için insanları yakın temas-hitap tarzı-onlardan birisiymiş havasıyla daha iyi kucaklıyor olması, kendisine prim sağladı ve sağlıyor. Genel kabul görmeyen bir kısım yönler hariç olmak üzere birçok yeniliklere, ilerlemelere, sağlık-mesken-ulaşım-şehir gelişmeleri-su-sulama-köy/yayla yolları-içme suları,gölet-baraj, liman-barınak gibi alanlara hamleci yürütmelerde bulunmakla, gerçekten hayırlı işlerde bulunmuştur. Anayasa oylamasına ilişkin konuşmalarında hilâl bıyıklılar, kafatasçılar-ırkçılar, İnegöl-Hatay olayları gibi sözleriyle, kendilerine kısmen de olsa destek verecekleri kırdığının farkında olamıyor, herhalde.
Anayasa oylamasında EVET oyu kullanacağımı, şimdiden deklare etmiş olayım. Bölücüler, Vatan hainleri, PKK`lılar ve kendilerini onların siyasi temsilcileri görenler iyi bilsinler ki Ben, TÜRK oğlu TÜRK` üm. TÜRK DEVLET` ime ve TÜRK MİLLETİ` ime TÜRK SOYU` na yürekten bağlıyım. Ve, MÜSLÜMAN` ım. Bu değerlerime karşı duranlara karşı olurum. Bir kıvılcım çaktığında, aklımı kaybettiğimde ve herhalde refleksimle meydanlara da inerim, gerekiyorsa dağa da çıkarım. Bu hissiyatı herkesin iyi anlamasında isabet olsa gerektir. Milli ve manevi değerleri körletmek, yok etmek; kimsenin haddi de ve hakkı da olmamalıdır. İyi biline, deriz
Dr Reşat Doğru basın müşaviri - (Ziyaretci) 9.08.2010 23:09:42

İÇANADOLU BÖLGESİ HAYIR DİYECEK


Milliyetçi Hareket Partisi Milletvekilleri, MYK üyeleri il il dolaşıyorlar. Gruplar halinde Ülkenin dört bir köşesini dolaşan Parti Milletvekilleri ve MYK Üyeleri gördükleri ilgiden memnunlar, ama halkın dertler partilileri derinden üzüyor.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mehmet EKİCİ, MHP Tokat Milletvekili Reşat DOĞRU, MYK Üyeleri Mustafa MİT, Sadir DURMAZ, Abdurrahman BAŞKAN, Adnan SERBES`de Anayasa referandumu ile ilgili çalışmalarını Çarşamba Yozgat ilinde, Perşembe Amasyada, Cuma günü Sivas`ta gerçekleştirdiler. Heyet Cumartesi Tokat ilinde Pazar`da Erzincan`da olacaklar.


Gittikleri illerde çeşitli meslek gruplarıyla, çiftçiyle, köylüyle, emekliyle görüşen grup onların sorunlarını diledi. Grup Başkanı Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Mehmet EKİCİ ve MHP Tokat Milletvekili Reşat DOĞRU ``12 Eylül`de yapılacak referanduma neden olan Anayasa değişikliğinin meclise AK Parti hükümeti tarafından bir dayatma olarak getirilip, üzerinde herhangi bir uzlaşma yapılmadığını, aynı dayatma anlayışı ile şimdide halka onaylattırılmak istendiği için ``Hayır`` dediklerinin altını çizdi.

`` AKP Hükümetine bu millet geçici bir süre için iktidar olmaya memur etti, ama kendi halkına korku imparatorluğu yaratıp zulmetmeye değil. İnsanımızın, halkımızın gündeminde referandum, Anayasa değişikliği yok. Ülkenin gündeminde ekonomik sıkıntılar var, işsizlik var`` diye belirtip konuşmalarına şöyle devam ettiler. ``Yozgat çiftçisi buğday üretti, ürettiğini değerinde satamıyor, Yozgat`ta iş yerleri boş, Yozgatlı göç ediyor, Yozgat boşalıyor. Bu durum sadece Yozgat`ta değil, Tokat`ta, Amasya`da diğer bölgelerde de aynı. O nedenle insanların gündeminde referandum, Anayasa değişikliği yok. Ülkenin gündeminde yoksulluk, işsizlik, terör var, geçim derdi, ekmek derdi var. Anayasa değişikliği içerisinde halkın gündemini ilgilendiren konular yok.

Gündemi ilgilendiren konuları bırakıp, Anayasa Mahkemesinin, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunun yapısını konuşuyoruz. Yozgat`ta, Tokat`ta diğer bölgelerde üretime yönelik tesislerin tamamı özelleştirilme adı altında kapatıldı, şimdi toplu konut alanı olarak kullanılıyor, üretim durdu. Biz Türkiye`nin gerçek gündemine dönmesini istiyoruz. 5 gün sonra Gelen Mübarek Ramazan ayında çiftçinin, siftah yapamayan esnafın, emeklinin nasıl Ramazan ayını geçireceğini düşünüyoruz.

Hayvancılığın olduğu bir ülkede etin kilosunun 30 TL olmasını düşünüyoruz. Biten tarımın yeniden nasıl canlandırılacağını düşünüyoruz.
Türkiye`nin gerçek gündemine dönebilmesi için de 12 Eylülde yapılacak referandumda halkımızın bu hükümete gereken cevabı `Hayır` diyerek vermesini bekliyoruz diye Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna katılan halktan da büyük destek geldi. Sayın Mehmet EKİCİ inanıyorum ki halkımız 12 Eylül sabahı AKP Hükümetine sıkı bir tembih yapacaktır. Dedi.
Mehmet Koçak - (Ziyaretci) 9.08.2010 23:04:12


Demokrasi rüzgarına direniş nereye kadar?(2)
Kısa bir zaman önce, yıllar sonra aynı sofrada buluşup gönül sohbetlerinde bulunduğun ülkücü ağabeylerden biri nedenini şu şekilde açıklıyor; ``Davamız diyerek sahiplenip sarıldığımız, uğruna can verip toprağa düştüğümüz, Mamak zindanlarında 12 Eylül`ün zulüm çemberinden geçerek idam sehpalarına sürüklendiğimiz o, 12 Eylülleri Bahçeli`nin MHP`si unutsa da biz unutmadık unutmayacağız´´ bilmem daha fazla söze gerek var mı?

Kolluk kuvvetleri hukuka uymak zorunda değil mi?

Dünya hızlı bir şekilde değişiyor. Çok önemli bir coğrafyada yer alan Türkiye`nin bu değişimlere karşı eski yapıyı sürdürme şansı yoktur. Dünya ve Türkiye gerçeklerini iyi okumalı ve yeniden yapılanmanın sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesine yapıcı yönde her kurum destek vermelidir. Türkiye yeniden yapılanırken elbette eskiyi arıyanlar olacak, yenilenme karşısında direnenler de olacak. Bu direnişin en bariz örneği ise Yüksek Askeri Şûra`da yaşananlardır.
Hükümet teamüller yerine hukukun kararlarına uyulmasını istemektedir. Mahkemeye çağrılan ve hakkında dava açılan kişilerin güvenliğimizin en önemli noktalarına terfi edilmelerinin doğru olmadığı için veto hakkını yani siyasi tasarrufunu kullanmaktadır. Askeri kanat ise denetlenmeyi kabullenemiyor. Suçluları teslim etmemekte ve terfilerinin yapılmasında ısrar etmektedir. Yasalarımıza göre bu tutum suçtur. Hukuk herkes için geçerli olmadıkça o ülkede güven ve demokrasiden söz edilemez...
Mahkemeye çağrılan ordu mensuplarını teslim etmek Genelkurmay`ın görevidir. Suçluyu korumaya ve saklamaya hakkı yoktur. Bu orduyu korumak ise, başta ordu mensuplarının görevidir. Kişisel düşünce ve yaklaşımları sonucu TSK`yı yıpratmaya hiç kimsenin hakkı yoktur. Şartlar ne olursa olsun TSK hukuka bağlı ve siyasi otoritenin emrinde olduğu gerçeğini unutmamalıdır.

Sayfa: 1 2 3 4 5
Cevap yazmak istiyorum.


Paylaş

Proje Yerlinet tarafından çözümlenmiştir.

© 2008 TurkMeclisi.org Her hakkı saklıdır. İçerik izin alınmadan kullanılamaz. Siteyi kullanan herkes "Kullanıcı Sözleşmesini" kabul etmiş sayılır. Kullanıcı Sözleşmesi.